"Hayatımın içine eden adam demek daha doğru sanırım. Bir sonuca ulaşamasa da bana yıllarca-" Karan'ın eliyle ağzımı kapatışını hissederken gözlerim doldu. Ona her ne kadar kesmemesini söylediysem de sanırım daha şimdiden dayanamamıştı.

"Hayır hayır, devam etme. Devam etme." Elini ağzımdan çekip ayağa kalkışını izledim. Bakışlarını ben hariç her yerde gezdirirken sanki bu ihtimal hep aklındaymış da doğruluğuna inanmak istemiyormuş gibi duruyordu.

Devam ettim. "Her seferinde kaçtım, Karan. Ondan kaçmak için denemediğim yol kalmadı. Haftalarca hastanede yattığım bile oldu." Acı çekiyormuş gibi sızlanmasını duyunca gözlerimi yumdum. "Ama bu adamın hayatım boyunca unutamayacağım, o kötü canavar olduğunu her defasında hissediyordum. Onu son gördüğüm ân kurtuluşum olması gerekirken öldüğüm ân oldu." Devamını nasıl anlatacağımı bilmediğim için duraksadım ve Karan'ın biraz önce kendine verdiği sözleri bozduracak cümleleri sıraladım.

"Bu sefer sona çok yaklaşmışken beni biri kurtardı. Umut'tu bu. Ama beni birinin kurtardığına sevinemiyordum bile! Çünkü o bir canavardı ve benim sahip olduğum tek insana zarar vereceğini biliyordum." Sesim yükselmeye başlamışken bu lanet olası anın derhal bitmesini istiyordum. "Benim karşımda benim yüzümden, kardeşimi tam on kere bıçakladı. Düşünebiliyor musun on." Ağlayarak ellerimi ona gösterdim. Onun da gözlerinden akan yaşlar içimi sızlatsa da devam ettim.

"Bu ellerle sarmaya çalıştım onun yarasını. Onu kurtaramayacaksa ne önemi var ki bu ellere sahip olmamın? Şimdi söylesene abi, bunları o adamdan duysaydın ne olacaktı? O adamın, değer verdiğim bir insanı daha benden koparmasına göz göre göre izin verecektim." Bunu kabul edemezmiş gibi başımı sallarken Karan'ın bu kadar sakin kalması artık beni korkuttuğu için onu izlemeye başladım.

Gözlerinden akan yaşlarla başını geriye atarken büyük bir kahkaha patlatması bir oldu.

Korku dolu gözlerle onu izlerken bir süre sonra karşımda hıçkıra hıçkıra ağlayışını izledim.

Karan abim tam şu ân karşımda; savunmasız, küçük bir çocuk gibi hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.

Daha fazla dayanamayıp ben de yanına çökerken ona sarıldım ve sesli bir şekilde ağlamaya başladım.

Karan Akyazılar'dan

Tut kendini Karan. Evet, işte böyle.

Arabayı daha hızlı sürerken yan koltukta uyuyakalan minik çiçeğime baktım. Ona bakmak bile beni ağlatacak dereceye getirirken bunu sonraya saklıyordum, onun için. Onu daha fazla üzmeye ne yüreğim elverirdi ne de ben izin verirdim.

Haykırırcasına anlattıkları, zihnimde bir bir dolanırken direksiyonu daha sıkı kavradım. Öncelikle onu eve bırakmalı, sonra bir başıma bunu düşünmeliydim.

Düşünmek mi, bu adama kafayı yedirtirdi!

Sana kafayı yedirtcek olana küçük kızın dayandı Karan.

Yarım saatlik yere beş dakikaya varınca hızla araçtan indim. Ön yolcu kapısını açarak çiçeğimi sakince kucağıma alırken yavaş yavaş uyanmaya başladığını fark ediyordum. Ağır adımlarla kapıya vardığımda zili çalıp beklemeye başladım.

Kapıyı açan annem önce bana sonra Mila'ya bakınca bir şeyler olduğunu sezmiş gibi bakışlarına endişeyi giydirmişti. Gözlerimi açıp kapayarak sakin olmasını belirtirken Mila'yı odasına çıkardım. Onu dikkatlice yatırdıktan sonra kimseye bir şey demeden hızla evden ayrıldım.

Nihayet istediğim yere vardığımda gereken yeri aramış ve içerisinin boşaltılmasını istemiştim. Onlar artık güvendeydi. Aracın kapısını sert bir şekilde kapatırken karşımdaki yetimhaneye baktım.

Ben KimimNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ