Gözleri güzel çocuğun cidden biraz deli olduğunu düşünürken düşüncesiyle utandı. Başkaları hakkında böyle şeyler düşünmenin ayıp olduğunu geçirdi içinden. "Ben senin adın olan umuttan bahsetmiyorum ki akıllım. Umut etmek, düşünmek gibi bir şey olmalı. Anladın mı?" Bilmiş bilmiş konuşmasıyla küçük adam anlamasa da başını salladı.

Bir süre ikisi de sessizliği dinledikten sonra küçük adam dayanamayıp küçük kıza elini uzattı. "Ben adımı söyledim. Şimdi sıra sen de, senin adın ne?" Küçük kız önce kendisine uzatılan ele, daha sonra çocuğa bakınca ne yapacağını bilemedi.

Ne yapmalıydı ki, elini mi öpmesini istiyordu bu çocuk? Okuduğu bir kitapta böyle olduğu için küçük adamın elini öpüp alnına koymaya calışmıştı.

Küçük adam ilginç bir şeyi izliyormuş gibi kıza bakarken ne yaptığını düşünüyordu. Kızın zarif sesi kulaklarını doldururken gülümsedi. "Benim adım da Elfida. Aslında Mila'da var ama Elfida daha güzel değil mi, prenses ismi gibi." Onu başıyla onaylarken zaten onun bir prenses olduğunu düşünüyordu.

Bu iki küçük yüreğin böyle rastlaşmasıyla yıllar sürecek bir dostluğun temeli atılmıştı.

🎶

"Mila! Koşma düşeceksin." Umut arkamdan endişeyle bağırırken onu sallamadan gülerek koşuyordum.

"Ya gelmesene Umut! Beni yakalamak için öyle diyorsun biliyorum. Söz bir daha sana soru soran kızların saçlarına sakız yapıştırmayacağım." Ayağımı hafifçe kaldırarak sözümü bozdum.

Ne, tabii ki yapıştıracaktım. Benim arkadaşımı çalmaya çalışıyordu onlar biliyordum.

"Kızım istediğine istediğini yap, tamam. Yeter ki koşma, düşüp yaralanacaksın." Çok yakınımdan gelen sesiyle ben de yorulduğum için pes ederek durdum.

Yavaşça arkamı döndüğümde dibimde olan Umut'u görmemle gözlerim şokla açıldı. Ona şirince gülümserken önce kaşlarını çatmış sonra kocaman gülümsemişti.

Bir an gözüme çok tatlı gelince ellerimle yanaklarını sıkmaya başladım. Bu hâlime alıştığı için ses etmeden beni izliyordu. Dayanamayıp alnını öperken içim içime sığmıyordu. "Helalimsin Umut." O gür bir kahkaha patlatırken onunla beraber ben de gülmeye başlamıştım.

Onun yanında hiç olmadığım biri gibi oluyordum ya da aslında onun yanında olduğum gibi biriydim. Bu ikilem arasında kalmış olsam da umursamıyordum. O hep benim yanımda olacaktı ve biz hep mutlu olacaktık.

"Hadi gel bir şeyler yiyelim, sabahtan beri koşturup duruyorsun." Elini tutmam için uzatırken elini tutup dışarı çıktık. İkimiz de her ay aldığımız bursları biraz biriktirirdik çünkü buradaki yemekler bize hiç ama hiç yetmiyordu!

El ele sahile giderken bir tane simitçinin önünde durmuştuk. Umut iki tane simit alırken bakışlarım muhtemelen babası olan adamı çekiştirerek pamuk şeker aldıran kıza kaydı. Onları izerken içimde bir yerlerin sızladığını hissetsem de Umut, moralimin bozulduğunu anlamasın diye gülümseyerek bana verdiği simiti aldım.

Bir tane simitle ikimizin de doymayacağını biliyordum ama ben doymasam bir şey olmazdı. Yarısını yedikten sonra yüzümü ekşitip diğer yarısını bana sorgularcasına bakan Umut'a uzattım. "Midem bulanıyor canım, bunu da yer misin?" İnandırıcı olması için midemi tutarken bir süre yüzümü inceledi. Sonra gerçekten inanmış olacak ki yarım kalan simitimi de yedi.

Ben KimimWhere stories live. Discover now