Özür dilerim minik çiçeğim.

Kadın'ın ağzını açıp kapayışını izlerken çok fazla sabrımın kalmadığını anlamıştım. "Konuş." Tıslarcasına kurduğum tek kelime, tek cümleyle bakışlarını benden kaçırıp konuşmaya başladı.

"Onu bize hiç kimse getirmedi. Kapımızın önüne küçük bir kağıtla bırakmışlardı. Kağıtta da sadece kimlik vardı, bu kadar." Doğru söyleyip söylemediğini anlamak için her hareketini takip ederken bu konuda doğru söylediğini fark edip dinlemeye devam ettim. "Ben çok fazla bir şey bilmiyorum Karan bey. Buradaki her çocuk gibiydi işte Elfida Mila'da. Biz herkese eşit bir şekilde davranır ve ilgileniriz." İşte şimdi doğru söylemediğini anlamıştım.

Tepkimi ölçmek adına yüzüme baktığında hiçbir şey göremeden önüne döndü. Kuruyan dudaklarımı ıslatıp konuştum. "Herkese eşit davranır ve ilgilenirsiniz demek müdire hanım?" Telaşlı bir ifadeyle başını sallayışını izledim. "Burada yıllardır neler döndüğünü bulmak iki saniyeme bakar. Biliyorsunuz değil mi? Ya tam şu an her şeyi bana dökersiniz ya da kendinizi parmaklıklar ardında bulursunuz." Belki iki saniye içinde bulamazdım ama bu kadının anlatsa da anlatmasa da parmaklıklar ardında olacağına emindim.

"Ben, ben yapamam ama isterseniz buranın bir görevlisi vardı. O her şeyi daha iyi bilir. Benim olmadığım zaman çocuklarla o ilgilenirdi. Size adresini verebilirim." Karşımda küçülmüş ve kendini açıklamaya çalışan ifadesine iğrenir bir şekilde bakarak başımı salladım. "Rasim Tan." Bana isim ve bir tane adres verdiğinde ona son tehditlerimi savurarak beni boğan bu yerden ayrıldım.

Burada beş dakika durmak bile beni boğarken ömrünün çoğunu burada geçiren küçük çocukları düşünemiyordum. Miniğim buraya nasıl dayanmıştı?

Araca yerleştiğimde çalan telefonumu umursamadan yeni hedefime doğru yol aldım. İçime her saniye çöken kötü hisle ayağımı daha çok gaza basıyor ve şu sikik yere hemen varmak istiyordum.

Kimin aradığına bakmadan meşgule atarken araçtan inerek geldiğim yere baktım. Etrafta bir tane gecekondu tarzı evden başka bir şey yoktu. Adımlarımı oraya yönlendirirken sert vuruşlarla kapıya vurmaya başladım.

Yaklaşık on dakikadır, içeriden ses seda gelmezken salak müdirenin beni kandırdığını düşünüyordum ki arkamı döner dönmez kapının açıldığını işittim. Yönümü tekrardan oraya çevirdiğimde ellili yaşlarında, sarhoş olduğu buradan bile belli olan adamla karşılaştım. Beni gördüğünde yüzünde oluşan korku dolu ifadeyle kapıyı kapatmaya yeltense de hızla ondan önce davranarak adamı da alıp içeriye geçtim.

İşte şimdi benden kurtuluşu yoktu.

''Sen kimsin?'' Dilinin dolanarak kurduğu cümleyle bu ayyaşın benim işime yaraması için dua etmeye başlamıştım.

Ellerimi ceplerime yerleştirip az sonra olacakları bilmeden sakin bir şekilde karşısında duruyordum. ''Benim kim olduğuma sen karar vereceksin. Amacım olay çıkarmak değil, bana aradığım cevapları vermeni istiyorum.'' Ona şu anlık zarar vermeyeceğimi anlamış olmalı ki rahatça köşedeki koltuğa yerleşip eline içki şişesini aldı.

''İyi. Ne soracaksan sor git. Senin gibilerle benim ne işim olur, onu da bilmem ya!'' Bana ayık kafayla cevap verebilmesi için elindeki şişeyi alıp kenara koydum. Bakışları bana dönerken sabırsız olduğumu belli eden bir ifadeyle konuşmaya başladım.

''Atayurt caddesindeki yetimhane, yıllardır orada çalıştığını biliyorum. Şimdi vereceğim isimle ilgili ne biliyorsan dökül.'' Muhtemelen hemen buradan gitmemi istediği için beni onayladı.

Ben KimimWhere stories live. Discover now