Hızlı bir şekilde duşa girip üzerimdeki kirden arınırken üzerime kalın polarlı pijamaları geçirip odadan ayrıldım. Tam merdivenlerin önüne gelmişken birinin omzumdan tutmasıyla geriye döndüm.

"Bu saçları kurutmadan nereye iniyorsun güzelliğim?" Sıraç elleriyle saçlarımı dağıtıp gözleriyle odayı işaret etti. Onu takip ederken beni yatağa oturtup banyoya doğru gitti.

Bu süreçte kendi evime gidip belirli şeylerimi almıştım. Ne olur ne olmaz diye o evi her zaman orada açık tutmayı düşünüyordum. İnsanlık hâli değil miydi, belki yalnız kalmak isterdim bir gün.

Saç kurutma makinesinin ılık havası saçlarımda gezinirken Sıraç narin bir şekilde parmaklarını saçlarımda gezdiriyordu. Saçlarımın tamamen kuruduğuna emin olduktan sonra makineyi kapatıp başıma ufak bir öpücük kondurdu.

Makineyi aldığı yere koyup sakin hareketlerle yanıma oturdu. ''Mila seni sıkıyor muyuz?'' Oldukça sıkıntılı çıkan sesiyle bakışlarımı ona çevirdim.

''O ne demek öyle.'' Hafif sitemli bir şekilde konuşmamla omuz silkip konuştu.

''Her ne kadar itiraz etsen de biliyorum. Daha şuraya geleli ne kadar oldu ki. Yıllar sonra bir ailenin olduğunu öğrendin ve şimdi de sırf bizim için kendini zorluyorsun. Bu zamanla olacak bir şey ama biz biraz nasıl desem, sabırsız bir aileyiz sanırım, değil mi?'' Haklı olduğunu bildiğim için sessizliğimi korurken devam etti.

''Zamanı geriye almayı o kadar çok isterdim ki hayatımda bunun üzerine isteyeceğim başka bir şey yok. Senin bebekliğini, nazlı çocukluğunu tatmayı; bizi çıldırtıp delirteceğin günleri görmeyi çok isterdim. Ama hiçbir şey için geç değil. Hala çocuksun bizim için geride bıraktığımız, yaşayamadığımız ne varsa birer birer yaşayacağız biliyorum.'' Yanağımdan makas alarak devam etti. '' Ama sen yine de çok delirtme bizi canım, olur mu? Hoş olmaz yani.'' Temkinli çıkan sesiyle gülümsedim.

''Bakarız.'' Nazlı çıkmasına engel olamadığım sesimi duyunca sanki çok ayıp bir şey demişim gibi baktı. Ayağa kalkıp odadan çıkacakken geri döndü. Üzerime çöken dinginlikle onu izlerken alnıma bir öpücük kondurup geri çekildi. Çıkacağını sanarken çatılı kaşlarıyla bana baktığını gördüm.

Sorarcasına ona bakarken dudaklarını bu sefer öpmeden alnıma değdirdi. '' Ateşin mi var senin? İyi misin, gözlerinin içi de kızarmış.'' Onu endişelendirmemek için reddederken emin olmayan gözlerle bir süre daha beni izledi. Biraz uyuyacağımı söyledikten sonra başını sallayarak son kez bana bakıp odayı terk etti.

🎶

''Elfida çabuk buraya gel. Yoksa o sevgili arkadaşına hiç istemeyeceğin şeyler yaparım.'' Uzun zaman sonra kötü adamın sesini duymak, beni korkudan titretirken elimi ağzıma bastırıp nefes seslerimi duymasını engelledim. ''Ne yanı, senin yüzünden biricik arkadaşının başına kötü şeyler mi gelsin? Ah, ben de seni iyi bir kız sanardım. Meğer ne kötüymüşsün minik Elfida.'' Dediklerini dinlerken haklı olduğunu düşündüm. Benim yüzümden Umut'a yeniden bir şey yaparsa kendimi affetmezdim.

Saklandığım yerden ayrılırken kulaklarıma dolan adım sesleri, şimdiden midemi bulandırmaya başlamıştı. Hem Umut'u, hem de kendimi koruyacağıma dair kendime söz verirken bu adamdan nasıl kurtulacağımı düşündüm.

''Aa bakın burada kimler varmış? Kimsesiz minik bir kız çocuğu. Ahahahha, işte bu sefer elimden kaçamazsın küçük kaltak.'' Aniden saçlarımdan kavramasıyla büyük bir çığlık attım fakat ağzımı kapatmaya bile çalışmadı. İkimiz de biliyorduk ki burada bizi kimse duyamazdı. Bu hafta da Umut ceza almasın diye onun yerine ceza almış ve ceza odasına kapatılmıştım. Burada bize birkaç gün doğru dürüst yemek vermez ve ara sıra hak ettiğimizi söyleyip vururlardı.

Ben KimimWhere stories live. Discover now