talking body

701 65 51
                                    

Başı omzuma yaslı şekilde öylece duruyorken hiç olmadığı kadar masumdu Taehyung, ben ise bu huzurlu sessizliği bozamayacak kadar özlem dolu.

Yaklaşık bir hafta önce evi kendi irademle terk etmiştim. Kafama göre aldığım bir karar değildi bu. O vakte kadar benimle ilgilendiğini söyleyip temas etmekten geri durmayan adam bir gece eve başkasını getirdiğinde, hayatımın en yıkıcı şokunu yaşamıştım.

Sevgili değildik. Sırf öpüşüyoruz diye benimle sevgili olmak zorunda da değildi, gayet bilincindeydim bunun. Yaptığı sadece mantıksızdı. Ya da ben duygularımı bu adama adadığım için mantık penceresinden bakmak istemiyordum.

Zemindeki bakışlarımı koyu saçlarına çevirdim, nefes almak dışında yaşam belirtisi göstermiyordu şu an.

Uyuyup uyumadığını kontrol etmek için elimi çene hattına yasladım, başını, yüzünü görmek adına kaldıracağım sırada parmakları bileğimi sarmıştı. Teni ile olan bağlantımı kesti bu hemen. "Gitme."

Kaşlarım çatıldı sinir duygusundan uzak. Sesi fısıltı gibi çıksa da ne dediğini duymuştum fakat aksi gibi davranmanın kimseye zararı yoktu. "Hm," dedim başımı biraz daha ona çevirip. Tıpkı benim gibi bakışlarımızın kesişmesi adına başını çok hafif kaldırmıştı. Bakışma eylemini kutsuyordu bu adam. Bileğimden tuttuğu elimi kucağına çekti usulca. Bedenlerimiz arasındaki bariz fark bu sayede yeniden gün yüzüne çıkmıştı.

Gözlerine bakmayı kesip, parmakları birbirine kenetli ellerimize verdim odağımı. Bunu fark ettiğinde dudaklarını çeneme kadar yükseltmiş, günler öncesinde kalan minik öpücükleri bırakmıştı tenime. İlgimi nasıl kendinde toplayacağını çok iyi biliyordu.

"Seni istiyorum Park Jimin. Yeniden benimle yaşa." Çene hattıma bıraktığı öpücükler derinleşti. Ona olan zaafımı kullanarak beni yeniden yanında tutmaya çalışıyordu, hiç hoşuma gitmedi bu. Ani bir irade ve kararlılık ile yanından kalktım. İşten çıkıp geldiğim için rahatsız edici takım hala üzerimdeydi, bahanem de hazırdı bu yüzden. "Yeterli, bay Kim. Sınırı aşmasak iyi olur."

"Bizim sınırımız hiç olmadı."

"Yanılıyorsunuz," dedim düz bir ifade ile. Aramıza giren mesafeleri fark etmeliydi.

"Resmiyete gerek yok Jimin." Bunu dediği sırada ayaklandı. Hareketleri normalden daha uyuşuktu, bir kadeh viski devirdiğine emindim.

"Üzgünüm. Benden fazlasını beklemeyin." Sorgusuzca buraya gelmeyi kastetmiştim, ne olarak algıladığı çok umrumda olmadı. Tam önümde durduğu sırada yanaklarımı kavradığında, çatılan kaşlarımı görmesini umursamadan baktım gözlerine. "Neyin fazlasını mesela," dedi mırıltılı bir ses tonuyla, hemen ardından dudaklarını hissettim. İşte bu irademi yok etmek için birebirdi. Uzatmayıp sesli bir şekilde dudaklarımızı ayırdı, üzerimdeki ceketi sıyırıyordu bu sırada. "Dudakların benim için var."

Umursamaz bir şekilde çıkardığı ceketimi gelişigüzel köşeye fırlattı. Dudakları aklımı başımdan alsada henüz kendimi kaybetmemiştim. "Bedenin." Sabırsızlığını konuşturup üzerimdeki gömleğin düğmelerini kopartarak açtı iki yana. Bu beni fazlasıyla şaşırtmıştı. "Ona tapıyorum."

"Bay Kim-"

"Taehyung." Uyarırcasına konuşması beni durdurmadı. Otoriter bir insan olabilirdi ama ondan daha inattım. "Bay Kim," dedim net bir ses tonuyla. Beni göndermeyeceği de bariz ortadaydı.

"İstediğini vereceğim."

"Ne?"

"Birbirimizin olacağız," dudaklarımın üzerine fısıldadı. "Benim olacaksın."

corps parlant, vmin ✓Where stories live. Discover now