Part 2 - Bölüm 28

Start from the beginning
                                    

"Okuldaydım."

"Çok büyümüşsün kaç yıl oldu?"

"On üç."

"O kadar oldu mu gerçekten?"

"Evet."

"Amerika'da hayat nasıldı?"

"Harika" dedi yüzünde alaycı bir gülümsemeyle. "Harika."

"Baban seni benden ayırdı." dedi öfkeli bir ifade vardı yüzünde.

Kei ona şaşkınlık içinde baktı. Düpedüz yalandı bu "Beni terk ettin." tutamadı kendini. "Her şeyi hatırlıyorum" ona olan öfkesi parlamıştı aniden. Sakinleşmeye çalıştı, gerek yoktu böyle bir konuşmaya. O sağlıklı değil dedi kendi kendine.

"Terk etmedim." dedi. "Neden beni görmeye gelmedin hiç?"

"Bilmiyorum, sanırım bir daha görüşmek üzere falan ayrılmamıştık." Masaya oturmuşlardı neyse ki. Tabağındaki yemeklerle oynayıp duruyordu, bir şey yiyebilecek gibi değildi. Bir süre sonra kalktılar masadan.

"Gel bahçede oturalım. Birazdan bana ilaçlarımı verirler."

Kei onu inceliyordu. Aslında normal görünüyordu.

"Alıştın mı burada yaşamaya?"

"Evet."

"Okulun nasıl?"

"İyi, bir sorun yok."

"Neden döndün Amerika'dan?"

Kei yutkundu bu konuların açılmamasını istiyordu "Öyle gerekti." Dedi hızlıca. "Ama burada her şey yolunda. Merak etme."

Dikkatini başka şeylere vermeye çalışıyordu. Babasını, oradaki hayatını sormamasını istiyordu. Aklında ona sormak istediği şeyler vardı, en önemlisi beni neden bıraktın sorusuydu aslında. Dudaklarını kemiriyordu sanki her şey normalmiş gibi ilgi alanlarını sorarken annesi. Ona kısa yanıtlar veriyor, göz teması kurmuyordu.

Hemşiresi ve hasta bakıcısı vardı yanında. Neredeyse acıyarak baktı ona, bir gece önce Keiji ile konuştuklarını düşündü. Neler yaşadığını, seni ne koşullarda verdiğini bilmiyorsun demişti ona. Bunların hiçbir önemi yoktu. Onu hayatında istemiyordu. Annesini de babasını da bir daha görmek istemiyordu. Nefesinin sıklaştığını hissetti. Dikkatini nefesine verdi tekrar. Sevgilileri yanında yokken panik atak geçirmekten çok korkuyordu.

Neyse ki birkaç dakika sonra hemşire annesinin ilaçlarını getirdi ve yatması gerektiğini söyledi. O gidince Kei rahat bir nefes aldı. Telefonunu çıkarıp sevgilileriyle yazışırken teyzesi geldi.

"Sabah kahvaltından sonra yürüyüş yapıyor. Ona eşlik edebilirsin." dedi.

Hafifçe başını salladı Kei "Ne kadar kalmak zorundayım?"

"Zorunda mı?" dedi. "O senin annen."

"Öyle mi? Son on üç yıldır hayatımda yoktu. Unuttum sanırım annem olduğunu, kusura bakma." dedi. Sesinin umursamaz çıkmasını istese de buz gibi ifadesini o bile fark ediyordu.

"Açma bu konuları."

"Benden ne istiyorsunuz ki? Neden buradayım?"

"Bir süredir seni soruyor. Hastalığı düzelmeye başladı. Sakin dönemleri daha uzun sürüyor. Seni aradığı zaman ilk toparlanmaya başladığı zamandı."

"Artık biz ilişki kuramayız."

"Bak Kei, sadece bu kadarını yapabilirsin onun için değil mi? Birkaç gün sadece."

Heaven in Your ArmsWhere stories live. Discover now