Aşk, nefret ve intikam hırsıyla dolu kalplerde yer edebilir miydi?
İskoçya ve İngiltere arasında yaşanan en kanlı savaşın ardından bir anlaşma yapıldı. Genç bir kadın kurban seçildi ve zalim düşmanın ellerine bırakıldı.
***
Kollarından sıkıca tuttuğ...
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
AŞKTA VE SAVAŞTA 1. BÖLÜM
İskoçya, Dunbar Bölgesi Eylül 1750
Lachlan, kılıcını sapladığı bedenden çıkarırken demirin eti delip geçen ucuna bulaşan kanı yerdeki ölü bedene silip kafasını kaldırdı. Meydan, yerde yatan cesetlerle, yaralı atlarla ve cesetlerin etrafında dönen süvarileriyle doluydu. Saatler öncesinde savaş naralarıyla, kılıç ve at sesleriyle inleyen meydanda büyük bir sessizlik hakimdi.
Her şey bitmişti.
Kılıç sallayan bedenlerin çoğu birer ölüydü artık. Hepsi de hikayelerinin sonuna gelmiş, geride bir eş, bir evlat, belki de bir kardeş ve sevdiklerini bırakarak gitmişti. Kazandığı her zaferin ardından ölenlerin geride bıraktıklarını düşünmek Lachlan için işkenceden farksızdı.
Kendisi de babasını bir savaş meydanında kaybetmiş, çocukluğu boyunca babasının istediği gibi bir varis olarak yetişmek için büyük imtihanlar vermişti. Ama artık babasına verdigi sözü tutmuştu. İntikamını almış, iki ülke arasında soylardır süren, babasının ölümüne sebep olan ve her defasında Cromwell yenilgisiyle biten savaşa bir son vermişti. Bu defa zafer onundu. Artık 'Cromwell Dükalığı eski gücünü kaybetti' gibi söylentiler dönmeyecekti İngiltere'de.
Gözlerini ne zaman dalıp gittiğini bilmediği ölü bedenin açık kalmış kahverengi gözlerinden çekip havada süzülen yırtıcı kuşlara baktı. Çıkardıkları vahşi sesler acıktıklarını ve yemek için yerde yatan bedenleri beklediklerini gösteriyordu.
Savaş meydanlarında ölülerin daha çürümemiş bedenlerini yemeye çalışan yırtıcı kuşları çok görmüştü. Ama ölüleri onlara yem etmeyecekti. Bu onursuz davranış onun gibi bir komutana yakışmazdı.
Dizlerinin üzerine çöküp kendi kılıcıyla nefesini kestiği adamı inceledi. Daha çok gençti. Kızıl saçları, çilli bir suratı vardı. Bedeni gelişmiş olsa da yüzünden yaşının daha çok genç olduğu belliydi. Arkasında kimi bırakmıştı? Bir sevgili, nişanlı veya bir eş? Belki de daha çok küçük bir bebek...
Kendisine işkence etmeyi bırakıp daldığı düşüncelerden sıyrılmaya çalıştı. Bir tercih yapması gerekiyordu ve yapmıştı. İntikam için savaş istemiş ve galip gelmişti. Bu daima böyleydi, savaşlarda insanlar ölürdü.
Babasının da öldüğü gibi...
Elleriyle adını bilmediği düşman askerinin gözlerini kapattıktan sonra kendisine doğru geldiğini duyduğu adım sesleriyle kafasını kaldırıp gelenin kim olduğuna baktı.
"Lordum, Generale haber gönderelim mi?"
Savaşın kazananı olduğu gibi kaybedeni ve kaybedenin ödeyeceği bedelleri vardı. Şimdi de sıra bedel ödemeye gelmişti.
