Sibel Dev

29 1 0
                                    

1973 Yılında İzmir'de, 3 çocuklu bir ailenin en büyüğü ve tek kızı olarak dünyaya geldim.

İlköğretim ve liseyi okuduktan sonra girdiğim üniversite sınavında başarılı olamadım. Ailem benim tekrar sınavlara gireceğimi zannederken, ben lise yıllarından beri flört ettiğim, aşık olduğum adamla evlenme kararını vermiştim bile.

Yaşımın küçük olması nedeniyle, bu evlilik fikrine ailem, özellikle babam şiddetle karşı çıktı.Eğitimime devam etmemi istiyordu ama ben evlilik fikrinde kararlı ve ısrarcıydım.

Şimdi düşünüyorum da, belki de ataerkil ve otoriter bir ailede büyümüş olmamdan dolayı,evliliği farklı bir hayata geçiş olarak görmüş ve o yüzden bu kadar çok istemiş olabilirim. Nihayet ailemi ikna edip evlendiğimde, kendimi gerçekten de bambaşka bir hayatın içinde buldum!

Doğup büyüdüğüm muhitten ve alışkın olduğum çevreden çok farklı bir yerdeydim artık. Buca'da, eşimin ailesiyle aynı apartmanda oturduğum 8 yıl boyunca, onun arkadaşları ve onların gelinleriyle arkadaşlık edip, altın günlerine gittim.Evliliğimin ertesi yılında dünyaya gelen canım oğlumu büyütüyordum bir yandan da..

Hayat bana daha çok görev ve sorumluluk yüklemişti. Aynı anda hem eş, hem anne hem evlat hem de gelindim. Her durumda,her şartta ve koşulda; hep fedakarlık yapmam bekleniyordu. Bana biçilen rolleri layıkıyla yerine getirmeye çalışıyor, herkesi memnun etmek için çabalıyordum.

Ama unuttuğum ve önemsemediğim biri vardı:BEN!

Her evlilikte olduğu gibi zaman zaman sorunlar yaşıyorduk..Her şeyin çok üst üste geldiği bir dönemde boşanma kararı aldık. Ailem ve eşimin ailesi hemen devreye girip, yardımcı olmaya çalıştılar.Evliliğime karşı çıkan ailem, şimdi de devam ettirmem için ısrar ediyordu!

Eşim ve ailelerimiz arasında gidip geliyor, herkesi memnun etmeye çalışıyor, herşeye evet diyordum.

Hiç kimse beni ve kararlarımı önemsemiyordu.Ben de artık kendime olan güvenimi kaybetmiştim,ama biliyordum ki rotası olmayan bir gemi her yere savrulabilirdi.

Kafam karmakarışıktı...

Neyin doğru,neyin yanlış olduğunu bile düşünemez haldeydim.

Taa ki bir gün,samimi bir arkadaşımla konuşup,dertleşirken bana bir kitap önerene kadar..

"Hemen bu kitabı alıp,okuyorsun" demesiyle,hayatımda bazı şeylerin fitili ateşlenmiş oldu..

O kitap; Mümin Sekman'ın Herşey Seninle Başlar adlı kitabıydı..

2005 Yılında okuduğum bu kitap, hayatımda hayal bile edemeyeceğim, çok farklı bir dönemin başlamasına sebep oldu. Daha ilk sayfalardan itibaren düşünmeye, sorgulamaya başlamıştım. Sanki beni harekete geçirecek bir şeyleri bekliyordum ve beklediğim gelmişti.

Daha önce, kimseyi üzmemek ve kırmamak adına, istemediğim şeylere bile "evet" diyen ben, radikal bir değişimle, kendi gücümün farkına varıp "hayır" demeyi öğrendim.

Bu yeni ve farklı bir "ben" ile tanışan ailem ve çevrem önce bunu kabullenmek istemedi. Alışmaları ve kabullenmeleri epeyce zaman aldı.

Şimdi düşünüyorum da, ben bile bu duruma alışmaya çalışırken, onların şaşırmaları çok normalmiş.

Hayatımın sorumluluğunu elime almam; "ben ne istiyorum?" ve "hayat amacım ne?" gibi soruları da beraberinde getirdi.

Kendi değerimi ilk defa fark edip, hayatımı başkalarının isteklerine göre yaşamaktan vazgeçmemle birlikte, bir sihirli değnek değmiş gibi değişmeye başladı hayatım.

Yıllardır alıştığım düzeni yıkıp, yeni bir hayat inşa etmek için çabalarken, yorulduğum, tökezlediğim zamanlar oldu. Ama Mümin Sekman'ın "Herşey seninle başlar" sözünü o kadar içselleştirmiştim ki, hiç bir zorluk beni yolumda yürümekten alıkoyamadı. Kendi hayatımın izleyicisi olmaktan vazgeçip, başrol oyuncusu olarak sahnedeydim artık. Çünkü bu benim hikayemdi...

Kendi oyunumu, kendi kurallarımla oynamaya hazırdım.Kişisel gelişim yolunda ve kendi içsel yolculuğumda, yoga-reiki gibi enerji çalışmaları ilgimi çekti. Günden güne kendimi daha çok tanıyor ve bilmediğim yönlerimi keşfediyordum. Hayatımda da bu değişime uyum sağlıyordu sanki.

Yolunda gitmeyen 18 yıllık evliliğimi, eşimle konuşarak karşılıklı bitirme kararı aldık. Bu karardan sonra, ailem, düşündüğüm, istediğim bir iş alanında bana destek olabileceklerini söylediler. Hiç düşünmeden bir "kişisel gelişim merkezi " açmak istediğimi söyledim!

Artık yüreğimin sesini dinlemeye, olmadığım bir halden çıkıp, gerçek benliğimin istekleriyle hareket etmeye başlamıştım.

Boşanma sürecim ve yeni işyerimin hazırlık aşaması, eşzamanlı olarak yürüdü. Bir taraftan bir bitiş yaşarken, diğer taraftan bir başlangıcın temellerini atıyordum.

01.02.2010 tarihinde, Anahtar Akademi- Bireysel Gelişim Merkezi'ni ailemin de desteğiyle İzmir'de kurdum.

Akademinin seminerler verilecek olan salonunun duvarında, özellikle Michalengelo'nun Tanrı'nın Eli tablosunun olmasını çok istedim. Bu, benim için çok anlamlıydı. Bana sihirli bir elin dokunduğuna inanıyordum ve buraya gelen herkese de bir şekilde dokunacağını, biliyor, hissediyordum..

Şu an da Anahtar Akademi'de kurucu, yönetici olarak, buraya eğitime gelen diğer insanlarla birlikte, kendi kişisel gelişim yolculuğuma devam etmekteyim. Ve mümkün olduğunca hikayemi herkesle paylaşıyorum. Akademide kurumsal eğitimlere de yer veriyoruz.

Hayatımın en anlamlı günlerinden birini de anlatmadan geçemeyeceğim.

Bir gün Buca İşadamları Derneğinden aradılar ve tanıtım semineri istediler. Küçük bir şaşkınlık ve yüzümde bir gülümsemeyle kabul ettim. Ben, asistanım ve eğitmenimiz verilen adrese giderken, şaşkınlığım daha da arttı. Çünkü 8 yıl eşimin ailesiyle birlikte oturduğum evle aramızda sadece bir cadde vardı.

Oğlumu bebek arabasına koyup, kimi zaman ağlayarak geçtiğim yollardan, şimdi bambaşka ve farklı bir Sibel olarak geçiyordum. Seminer verilecek binaya girdiğimde, dernek başkanı ve bir sürü işadamı ile tanışıp, sohbet etmeye başladık. Hatta içlerinde Buca'da oturduğum zaman, sürekli alışveriş ettiğim bir mağazanın sahibi de vardı.

Tanıtım boyunca düşündüğüm tek şey, bir cadde geride yaşadığım hayat ve şimdiki durumum arasındaki uçurumdu. Bu büyük bir değişimdi ve ben bu değişimden dolayı çok mutluydum.

Bir gün akademiye gelen bir telefon, yine aynı şaşkınlığı ve heyecanı yaşattı bende. Ege bölgesine ait bir TV kanalında canlı yayına çıkmamı istiyorlardı. Mümin beyin kitabının, hayatımda yarattığı değişimi orada da anlattım.

İyi eğitmenlerle çalıştığımı ve hayat öykümün diğer insanları motive ettiğini ifade ettiler. Düzenli olarak beni ve eğitmenlerimi programa çıkarmak için teklifte bulundular.

Bu dönemde, sürpriz bir telefonla Mümin Sekman'la da tanıştık. Asistanı internetten hikayemizi görmüş ve kendisine haber vermiş. İzmir'e bir gelişinde işyerimizde kendisine kahve ısmarladık. Sohbet ettik. Bize bir seminer sözü verdi. Bu benim için en özel etkinliklerden biri olacak...

İnandığım şey şu; hayatının bir döneminde tıkandığın bir zaman oluyor, eğer bu durumu sorgulamaya başlar ve "evet bir şey yapmak lazım ama ne" diye düşünmeye başladığında, farkındalık da ortaya çıkıyor. Bazen ihtiyacın olan tek şey, seni harekete geçirecek bir kıvılcım oluyor. İşte burada devreye giriyor "Herşey Seninle Başlar" kitabı...

Herkesin bir mucizesi vardır, benim mucizem bir kitap oldu:)

Benim gibi hayatının bir döneminde tıkanıklık yaşayıp sorgulamaya başlayan herkese ,bu kitabı okumalarını tavsiye ediyorum. Ve sevgili Mümin Sekman'a Sonsuz, Sonsuz Teşekkürler.

Gerçekten de her şey "BEN"imle başladı:)

SİBEL DEV

Hayat Hikayesine Bak!Where stories live. Discover now