24.Bölüm: OKYANUSUN SONU, UÇURUMUN ZİRVESİ

Start from the beginning
                                    

Annarithel, yeniden ateşe verilmiş yüksek kayaların arasındaki toprak yola çıktığında, gözlerini sırtı ona dönük eşine reverans yapan Orson'a kenetlemişti. Zihnindeki en ufak düşünceyi bile geceye hapsetmiş, Rhyvar ile yaşadıkları an, benliğini bile süpüren itirafları, ona yaptığı şey içini ürpertse de bu ürpertiyi ateşlerin arasına atar gibi yakıp kül etmişti. Alevlerin ısıttığı, közleri ve külleri savuran rüzgârlar çıplak tenine değip geçerken kendisini bu özgürlük ve intikam kokan şarkıya teslim etti. Tek bir amacı vardı. Yapması gereken tek bir şey vardı. Altında ezilecekmiş gibi ağırlık yapan yükleri tek başına sırtlanmıştı, onları yoktan kendi elleriyle var etmişti. Şimdi bu yükleri üzerinden atmanın tek yolu, başlattığı şeyi bitirmek ve çorap söküğü gibi çözüldükçe çözülecek savaşa ilerlemekti.

Orson'ın eşi ayaklandı, müzik de başladı başlamasına ama çok geçmeden insanlar ve kadın Morlaniar naibinin arkasından yaklaşan yüzü zincirden ve kırmızı örtüden seçilemeyen dansçıyı gördüler. Kim olduğunu anlamamışlardı, henüz.

Çalgılar, uyumsuz kulak tırmalayan gıcırtılarla öterken insanlar fısıldaşmaya başladığında Orson yavaşça arkasına döndü. Aklar düşmüş siyah saçlarını düzeltirken, ince dudaklarına alaycı bir gülümseme yayıldı. "Dans bitti hayatım, bir eş bulamadıysan bir sonraki bayramı beklemelisin."

"Aslında," dedi Annarithel kelimeyi ağzında uzun uzun lezzetli bir şekeri emer gibi yuvarlayarak. "Benim bu gece dans etmek istediğim tek kişi sizsiniz Lord Orson."

Orson'ın koltuk altları kabarmış olacak ki, siyah gözlerini kısarken yüzüne yirmilerinde bir delikanlının çarpıcı gülümsemesini yerleştirmeye çalıştı. Sonra eşini işaret etti. "Benim zaten yarınlarımı ve hayatımı adadığım bir eşim var."

Kadın öfkeyle Annarithel'a baktığında kız bakışlarına karşılık verdi. "Söz veriyorum, yalnızca bir dans. Kafanızı karıştırmaya yeltenmeyeceğim bile..."

Orson, kül rengi pelerinini savurup Annarithel'a döndüğünde Morlaniar'ın karma askerleri birer birer gölgelerden çıkmaya başladılar. "Pekâlâ, bu kadar yeter. Haddini aşıyorsun."

"Problem şu ki," dedi Annarithel yüzündeki maskeyi ve başındaki zincirlerle dolu örtüyü çıkararak. "Haddimi hiçbir zaman bilememişimdir."

Kar beyazı saçları ve kehribar gözleri gördüklerinde tanımayacak pek fazla insan kalmamıştı Thallieos'ta, elbette Orson da Annarithel'ı anında tanımıştı. Ama etrafındaki insanlar gibi şaşkın, korku dolu ve lanetler içeren iç çekişler ya da fısıltılar koparmadı. O bir kral naibiydi, Morlaniar'ın sahibiydi-her ne kadar güçsüz bir kukla olsa da-. Koyu bakışları iyice karardı, ellerini hafifçe kendini savunurcasına iki yana açarken. Üzerinde herhangi bir kılıç, hançer ya da bıçak yoktu parmaklarındaki kasılmadan bir arayış içinde olduğunu anlayabiliyordu Annarithel.

Sesi keskindi, kendinden emin ve açıkça tehditkâr. "Sonunda tanıştık."

"Sanırım pek sürpriz olmadı. Tadım kaçtı," dedi Annarithel karanlık bir gülümsemeyle.

Orson'ın dudakları yapmacık bir tavırla kıvrıldığında, ağzının kenarlarındaki çizgiler derinleşti. "Beyaz Sırtlan... Sahi sana neden bu adı taktılar ki? Sırtlanların kötücül zekalarından mı, klanlarını yöneten dişilere bir atıf mı yoksa savunmasız, beleş avlara yumuluşlarından mı?"

"Evet, evet ve hayır," dedi Annarithel. "Sırtlanların genelde leşle beslendiği söylenir, bağlantıyı kurarsın diye umuyorum."

Orson umursamaz bir edayla başını sallarken gözleri kayaların ardındaki insanların üzerinde dolaştı, başı da bakışlarını takip etti. Annarithel'a işaret vermek için yapıyordu. Askerler insanların önüne bedenlerinden bir duvar çektiler. Kılıçlarını ve yaylarını kuşandılar. Xathmoran'in İnfazcılarının siyahları, Ryendal'ın Kasırga Lejyonlarının mavileri, Eradaie'nin sarıları ve yeşillerinin renk cümbüşü vardı. Morlaniar'ın askerleri her zaman kahvelere bürünürlerdi ama kentin zayıflığı askerlerinin üniformalarındaki disiplinsizliğinden bile belli oluyordu.

Zalim Ruhların Dansı (Kanın Şarkısı Serisi 2)Where stories live. Discover now