Part 2- Bölüm 17

Start from the beginning
                                    

"Ah tatlım sorun değil. Tamam bugün devam etmeyelim" kondomu çıkarıp orale devam etti. Neyse ki sevgilisini tekrar moda sokabilmişti. Birkaç dakika sonra boşaldı. Nefes nefeseydi.

Keiji biraz nefesini topladıktan sonra elini sevgilisinin bacaklarının arasına attı. Hala boşalmadığını anlayınca "evvet" dedi kıkırdayarak. Bacaklarının arasına daldı. Yavaş ve uzun bir oral yapmaya başladı sevgilisine. Boşalmasına izin vermiyordu, onu zorluyor ama sonra süreci uzatıyordu.

Sevgilisi inledi tekrar, çok fazla uyarılmıştı artık beklemek istemiyordu "Keiji kendimi lolipop gibi hissetmeye başladım."

Keiji bırakıp bir kahkaha attı "hmm o zaman biraz hızlanalım." Sevgilisinin hoşuna giden şeyleri biliyordu. Sevgilisinin orgazma yaklaştığını hissediyordu. Ellerini saçlarında hissetti, bedeni kasıldı, onun adını sayıklayarak boşaldı.

Bir süre birbirlerine sarılıp uzandılar. Keiji onun kollarında olmayı, çıplak sıcak tenine dokunmayı çok özlemişti. "Bo?"

"Bebeğim?"

"Özür dilerim."

"Ne için bebeğim? Az önceyi mi diyorsun?"

"Mhm" utanmıştı belli ki.

Bokuto güldü hafifçe "tatlım benim" burnunun ucunu öptü "hiçbir şey için acelemiz yok. Biraz denedik eğlendik işte, olması gereken bir şey yok ki. Mükemmeldi."

"Sevgilim" kendine özgü kokusunu içine çekti. "Seni çok seviyorum."

Bokuto sarıldı ona canı bir şeye sıkkın gibiydi ama çözememişti. Bu konuyla ilgili olmadığını da hissediyordu. O yüzden hemen sormadı. Bunun arkasına saklanmasını istemiyordu.

"Hadi duşa girelim. Tsukki'yi çok bekletmeyelim." kıkırdadı "utanıyorum sonra"

"Tamam tatlım."


Kei kaçarcasına çıkmıştı odadan. Dün geceden beri kalbi deli gibi çarpıyordu. Keiji'nin kollarında uyumuştu ama kollarında uyanmayı beklemiyordu. Bir an izin vermişti kendine, onun sevgilisi olsam nasıl olurdu diye hayal kurmuştu. Onun tarafından böyle sevilmek, güvende hissettirilmek, önemsenmek nasıl olur diye düşünmüş hayal kurmuştu ama sevgilisi gelince onun yok olma zamanıydı.

Elinde değildi kalbi garip bir acıyla sıkışıyordu. Bokuto'yu kıskanmıyordu, kıskançlık değildi bu. Onun kollarında da rahatlıyordu, onun sevgisini de hissediyordu. Geldiğinde ona sarılmayacak diye korkmuştu, bunu kendine itiraf etmek zorundaydı. Ona sarıldığı anda ise kalbinde hissettiği sıcaklığı açıklayabilecek hiçbir şey bulamıyordu. Ama birbirlerini buldukları an yapayalnızdı işte.

Ayakları onu ormana getirmişti. Bir ağacın altına oturdu. Düşünmeye başladı. Hayatında hiç aşık olmamıştı. Hayatında yaşamadığı pek çok duygu vardı onun. Güven, sevgi, ilgi görmek, özen, saygı bunların hiçbirini görmemişti. İlk olarak Keiji ve Bokuto göstermişti ona bu duyguları. Belki de bunu aşk sanıyordu. Herhangi bir cinse karşı özel ilgi duymamıştı şimdiye kadar hiç, kimseye karşı romantik hisler de geliştirmemişti. Aklı çok karışıktı, duyguları da çok karışıktı. Keiji'den hoşlanıyordu elinde değildi. Tekrar bir atak geçirmezdi, nefesine verdi tüm dikkatini. Aklından Keiji'nin onunla konuştuğu, Bokuto'nun saçlarını okşadığı zamanı geçiriyordu. Biraz sakinleşmişti. Bulutlar yüzünden koyu mavi görünen denizi izlemeye başladı. Bu ona çok huzur veren bir şeyi hatırlatıyordu.

Bokuto defalarca aramıştı Kei'yi açmıyordu. "Tatlım telefonunu burada mı bırakmış?" Keiji'ye sordu

"Hayır sanmıyorum."

"Bakalım mı merak ettim ben?"

"Tamam, kütüphanede falandır kitaba dalmıştır."

"İlk oraya bakarız."

"Tamam."

Hızlıca kütüphaneyi aradılar, yoktu. Bahçeyi gezdiler. Orada da yoktu. Tekrar aradı "Yok açmıyor."

"Tamam tatlım sakin ol, çekmiyordur belki."

"Çalıyor ama."

"Tamam hadi gel ormana bakalım." hızlı adımlarla yürüdüler. Bokuto önden gidiyordu. Orada birisi vardı.

"Orada" dedi sevgilisine. Sonra seslendi "Tsukki!"

"Kei seni arıyorduk. Görmedin mi?"

"Ee farkında değilim." Telefonunu çıkarıp baktı "afedersiniz."

"Tsukki iyi misin sen?"

"Evet." gülümsemeye çalıştı.

"Bana pek öyle gelmedi." dedi Bokuto ona dikkatle bakarken.

Keiji ısrarla sorarsa arkadaşının gerileceğine emindi "Tamam Bo hadi sonra konuşuruz odaya gidelim. Hadi Kei." Elini uzatıp kaldırdı onu. Sonra elini çekti buz gibi elinin içinden.

Odaya gittiklerinde Bokuto arkadaşının yanına oturdu "Konuşmak ister misin?"

"Hayır."

"Tamam."

Israr etmedi Bokuto. Onlar için getirdiği şeylerden hazırlayıp bir film açtı. Üçü birlikte bütün günü film izleyerek geçirdiler. Kei erkenden uyuyakalınca yataklarına gidip birbirlerinin kollarına kıvrıldılar.

Bokuto kollarındaki sevgilisinin saçlarını okşarken derin düşüncelere dalmıştı. Aklı çok karışıktı. Keiji'yi özlediği kadar onu da özlemişti. Ona da Keiji'ye sarıldığı gibi sarılmak istemişti hatta onu da öpmek istemişti. Bir an tüm bedeni titredi. Sevgilisi yanındaydı, kollarındaydı. Ne demek oluyordu bu.

"Bo?"

"Hmm?" irkildi.

"Tatlım ne düşünüyorsun"

"Hiç ne düşüneceğim ki? Hiçbir şey işte."

"Uyuyalım mı artık?"

"Uyuyalım tatlım? Beraber uyuyalım mı?"

"Olur."

Sevgilisi kollarının arasına yerleşti güzelce. Kokusunu içine çekti. Onun her şeyi Keiji'ydi, aklından başka bir şey geçirmesi hataydı. Ama aklından Kei'nin gözlerini neden çıkaramıyordu ki.

Tatilin kalan günleri de Bokuto için kafa karışıklığıyla geçti. Neyse ki Keiji'nin aklında da bir şeyler var gibiydi de onu çok sorgulamıyordu. Ona sorduğunda yeni dönemle ilgili düşündüğünü söylemişti. Ama buna pek inanmamıştı Bokuto. Çok da üstelememişti. Kafası karışıktı hislerini anlamlandıramıyordu ve bu konuyu konuşabileceği tek kişi Keiji'ydi. Ona soramazdı. Birbirlerine hep seveceklerine dair söz verdikten sonra böyle başkasına da aşık oldum mu diyecekti yani. Düşündükçe midesine ağrılar giriyordu. Bu hisleri aklından çıkarmak zorundaydı.

Heaven in Your ArmsWhere stories live. Discover now