Part 2- Bölüm 14

Start from the beginning
                                    

"Bebeğim" fısıldadığını duydu.

"B-bo."

Ona sarılmak istediği belliydi ama görmelerinden korkuyor olmalıydı.

"Hadi gel odamıza gidelim." kolundan tuttu onu. "Tsukki gel hadi."

"Kağıtları toplayıp geliyorum." dedi.

"Dikkat et beni ara bir şey olursa." dedi ona sevgilisiyle odaya doğru giderken.

Kei şok olmuştu nasıl yaparlardı böyle bir şey ne derdi vardı bu çocukların Keiji ile. Kocaman kalın bir defterdi, odadayken hep günlük tuttuğunu düşünürdü. Bazen yatağın üzerinde açık bırakırdı. Bokuto'nun hiç baktığını görmemişti. O da bakmamıştı, asla bakmazdı. Belli ki arkadaşı ona da güveniyordu. Ama mahvetmişlerdi her şeyi. Yırtılan sayfaları topladı, pek çok sayfa yırtmıştı. Tüm parçaları toplayıp cebine koydu. O sırada aklına bir ihtimal geldi. Kayalıklar dümdüz değildi. Acaba dedi bir an içine umut doldu. Acaba kayalıklara düşmüş olabilir miydi? Arkasına baktı kimse yoktu. Kentaro ve Hiro gitmişti çoktan. Parmaklıkların kenarına kadar gitti. Aşağı baktı dikkatlice, yoktu. Diğer tarafa gitti. Yoktu, ama hala umudu vardı. Kayalıklar basamaklar halindeydi belki oralarda olabilirdi.

Parmaklıklardan bir geçiş olmalıydı. Eğmesi mümkün değildi, çok kalınlardı, ayrıca okulun eşyalarına zarar vermek istemiyordu. Birkaç dakika öncesini hatırladı, diğer uca gittiği yeri, parmaklarını demirde gezdiriyordu, tık, eli bir kilide takılmıştı. Şifreli bir asma kilide. Gülümsedi, bu çözebileceği bir şeydi. Koşarak oraya gitti. Kilidin olduğu yeri tabii ki hatırlıyordu. Birkaç yöntem biliyordu bu iş için, sayıları çözebilirdi. Kimsenin onu izlemediğinden emin olduktan sonra kilidi açmaya çalıştı birkaç dakika içinde kilit elinde dönmüştü bile. Dikkatlice geçti kapıdan. Aşağı düşse büyük ihtimalle ciddi şekilde sakatlanırdı ama dikkatliydi. Onun için her şeyi yapan arkadaşını bir daha asla öyle üzgün görmek istemiyordu, onu mutlu etmek için küçücük bir ihtimali varsa eğer bundan kaçınmayacaktı.

Yavaşça inmeye başladı. Pek atletik sayılmazdı ama incecik bir bedeni vardı. Montunu yük yapmaması için bırakmıştı yukarıda. Çapraz şekilde inerek defterin atıldığı yöne doğu gidiyordu. Kayalardan oluşan garip merdivenli uçurumun sonuna yaklaşmıştı, dalgalardan gelen sular ayakkabılarına sıçrıyordu. Umudunu kaybedecekti ki defteri gördü. Küçük bir sevinç çığlığı attı içinden. Dikkatlice oraya gitti, parmaklarında ufak tefek çizikler olmuştu ama sorun değildi. Ellerini pantolonuna silip defteri aldı. Yırtık sayfalar ve üzerine gelen birkaç damla su dışında tamamen sağlam görünüyordu. Kolunun altına sıkıştırdı defteri. Yavaşça tırmandı tekrar. Montunu giymekle vakit bile kaybetmedi. Kilidi takıp yatakhaneye koşmaya başladı.


"Tsukki nerede kaldın?" dedi Bokuto içeri girince "Sana bakmaya geliyordum"

Yatakta oturmuş hala ağlayan sevgilisine sarılmıştı.

Kei hala nefes nefeseydi ama gülümsüyordu "Defterin." uzattı.

Keiji'nin gözleri kocaman olmuştu. "N-nasıl yani?" dedi Bokuto'yu bırakıp ayağa kalktı. "Kei nasıl yani?"

"Acaba kayalıklara mı düştü diye düşündüm. Biraz basamaklı ilerliyor ya, falez gibi değildi orası. Parmaklıkları geçtim kilit vardı şifresini kırdım." bir yandan anlatıyor bir yandan dikkatle topladığı yırtık sayfaları cebinden çıkarıyordu. "Sonra indim işte aşağıya, aslında görememiştim ama. Belki dedim-" birden Keiji'nin kollarını göğsünün çevresinde hissetti.

"Kei çok teşekkür ederim."

Bir an ne yapacağını bilemedi. Perişan haldeki arkadaşına sarıldı o da beceriksizce. Bokuto da ona bakıyordu. "Tsukki. Biz hiç düşünmedik denize düşmemiş olabileceğini."

Heaven in Your ArmsWhere stories live. Discover now