23.Bölüm: TUTKU VE NEFRETİN DANSI

Start from the beginning
                                    

Kırmızı ateş demekti, kırmızı arzu ve aşk demekti. Çoğunlukla savaşı ve kanı da anlatırdı ama bu bayramda taşıdığı anlam bu değildi. Kor Alev Bayramı Ateş Ustası Kraliçe Cryslana'nın Kadim Antlaşma Kapıları mühürlenmeden önce verdiği savaşın sonunda elde ettiği barışı simgelerdi. Ama herkes bilirdi ki, bu bayram barıştan çok sevgiyi ve aşkı anlatırdı. Sonuçta savaşı sonlandıran kraliçenin kurnaz ateş böceği hamlesi gibi görünse de düşman general ile aşkları gerçek barışı sağlamıştı.

Bir kız çocuğu Rhyvar'a çarpıp arkasına bakmadan neşeyle koşmaya devam ettiğinde, Annarithel'ı onu buraya, bu kutlamalara davet edişinin ardında manidar bir amaç arıyordu. Olabilir miydi?

"Onlar için endişeleniyorum. Ayrı kaldığımız her an herkes için endişeleniyorum. Sence bizimkiler başarabilecek mi?" diye fısıldadı Violet Widarron. "Bu çılgınlık..."

Fısıltısındaki endişe tohumları Rhyvar'ın midesinde filizlendi. İç çekip ona bakmayan kıza yandan bir bakış attı. "Evet, kesinlikle çılgınlık ama başaracaklar. Sağ salim yeniden bir araya geleceğiz."

Kael, kırmızı peleriniyle kalabalığı aşıp yanlarına geldiğinde elinde iki tane, ağzının yarısını küçük alevler kaplayan kalın bardak taşıyordu. Dudaklarını yalayıp inledi. "Bundan kesinlikle içmelisiniz."

"Keşif yapmak için gittin Kael," dedi Violet kırmızı kukuletasının ardından somurtarak. "Sakın sarhoş olayım deme."

Kael gözlerini devirip Rhyvar'a tek bardağı uzattı ama Kara Savaşçı ikisini birden kaptı. İki içkiyi de alevlerin kirpiklerini yakmamasına dikkat ederek kafasına dikti. Bardağın kenarlarından damlamış yağla karışan meyveli sıcak şaraptı. Yüzünü buruştururken etrafına bakındı.

Meydandaki üçgen çadırlardan az sonra başlayacak gösteri için hazırlanan dansçılar girip çıkıyordu. Kenarlarda grup olmuş birkaç erkek, dansçılar arasındaki kadınları gözlerine kestirmeye çalışıyordu. Meydanın ortasında yan yana ve karşılıklı dizilmiş onlarca yüksek metalden yapılma yapay kaya vardı. Kraliçe Cryslana'nın tırmandığı ve generalin kollarına atladığı o büyük kayayı temsil ediyorlardı. Şimdilik çocukların oyuncağı olmuşlardı. Kayalara dolanmış yağlı fitiller henüz ateşe verilmemişti ve arkasındaki merdivenlerden tırmanan kızlar ve erkekler atlamaları için birbirlerini itip kakıyorlardı.

Rhyvar'ın bakışları alçak bir platformun üzerindeki tahtvari koltuklarda oturan Orson ve ailesine kaydı. Bir kral gibi hediyeleri alçakgönüllü bir gülümsemeyle kabul ediyor, kızı ve oğlunun başını okşuyor abartılı hareketlerle meyveleri mideye indiriyordu. Ağız şapırtısını buradan duyabiliyordu Rhyvar.

Kayıkçı'nın, Rhyvar'ın görevini yerine getirdiğinden emin olması için peşine taktığı Lana ve Liliana birbirlerine omuz atıp gülüşerek kalabalığı aştılar. Lana koca bir dilim kremalı pastayı ağzına atarken, Liliana alevden bardağın dibini yoklamakla meşguldü.

"Bu lanet bayrama eğlenmeye gelmedik," diye ikinci defa bu sefer kızlara çıkıştı Violet. Rhyvar kadar olmasa da Şekil Değiştiren de oldukça gergindi.

Lana sarı kaşlarını kaldırarak Rhyvar'a baktı. "Bu gece neden burada olduğumuzu biz gayet iyi biliyoruz."

Liliana, ekiplerindeki Şifacı'nın omzuna kolunu dayayarak yüklendiğinde Şifacı homurdandı. "Peki. Pek sevgili Mamba'mızı nasıl bulacaksın Kara Savaşçı?" diye fısıldadı.

Rhyvar'ın zümrüt yeşili gözleri karardı yeniden dalgın bir tavırla kalabalığı tararken. "O burada, hissedebiliyorum."

Kael sanki Annarithel'ı görebilecekmiş gibi etrafına bakındı. "İçimde kötü bir his var Rhyvar. Seni yalnızca, niyetini bilmediğimiz bir buluşma için buraya davet etmiş olamaz."

Zalim Ruhların Dansı (Kanın Şarkısı Serisi 2)Where stories live. Discover now