"Gerçekler acıdır,"

Dediğinde, sağ gözümden kayan göz
yaşına engel olamadım.

"Yapacak birşey yok, şimdi sil göz
yaşlarını ve yeni hayatına alış bir an
önce. Benim kızım güçlü olmalı, sulu
göz değil."

Diye devam ettiğinde ise bileklerimi
sikan ellerini gevşetti ve doğrularak
yavaşça üzerimden kalktı. Dolaba
doğru yürüdüğünde içinden siyah bir
takım çıkardı. Üstünü değişeceğini
anladığımda ona sırtımı döndüm. Ben
burada yaşamak istemiyordum..
Yapamazdım ki, yatağımdan başka
yatak dar gelirdi bana. Evimden başka
eve sığamazdım ben.

"Çıkıyorum ben, döndüğümde seni
toparlanmış olarak göreceğim."

Diye otoriter bir şekilde konuştu. Ve
ardından kocaman bir enkaz bırakarak gitti.
Bu kadar kolaydı çünkü değil mi
toparlanmak?
Aralık olan perdeye baktığımda hava
aydınlanmak üzereydi. Şuan odamda, evimde olabilirdim. Siyah tonlarının ait olduğu oda yerine daha iç açıcı renklere sahip olan ve buraya göre daha küçük olan odamda huzurla
uyuyor olabilirdim. Şuan üzerinde uzandığım yatakta bu erkeksi koku yerine sadece benim kokum hakim olabilirdi.

Kendimi buraya ait hissedemiyordum.
Değilim çünkü, ben buraya ait değilim.
Daha bir kaç saat önce girdiğim ev
benim evim olamaz! Bundan sonraki
hayata alışmak zorunda değilim!
Burada geçen hayat bile benim değil.
Buradan kurtulmam lazımdı, evet evet.
Buradan kurtulmalıydım. Eve
gidemezdim, bu adam beni geri
bulurdu. Hesabımdaki birikimlerimle
başka bir şehire giderdim. Sınav
sonuçları açıklandıktan sonra da
tercihlerimi buradan uzak olan yerlere
yazar ve yeni bir hayat kurardım
kendime. Yeni arkadaşlar edinir, hatta
hayat arkadaşımı bile bulurdum.

İçimde yeşeren umutla yataktan
kalktım. Pencereye doğru
adımlarlarken balkon kapısını açtım.
Geniş olan balkona çıktığımda etrafi
inceledim ve nasıl kaçacağımı
düşündüm. Geniş olan bahçe genel
olarak yeşillikti ve modern döşenmişti.
Balkondan çok rahat görününen
bahçenin genişliğiyle uyum sağlamış
kocaman bir havuz vardı. Mavi
havuzun dibinde koyu renk ile buradan
görünebilecek kadar büyük yazılmış
"ARAT" yazısı dikkat çekiyordu. Ne
olduğunu anlamasamda pek üzerinde
durmadım. Balkon bahçenin arka
tarafına bakıyordu. Bu tarafta
kaçabileceğim bir imkân yoktu. Tek
çare ön taraftı fakat eve girdiğimde
baygın olduğumdan orayı
görememiştim. Arka tarafa gelen bir
kaç adamı gördüğümde hemen içeri
girdim ve sürgülü kapıyı geri kapatıp
perdeleri tam çektim. Yatağa tekrar
oturduğumda uykum hâlâ vardı. Belli
ki ilacın etkisi hâlâ geçmemişti. En iyisi
biraz daha uyuyup tekrar uyanınca
düşünmekti.

"Kızım, uyanacak mısın?"

Kolumu dürten parmaklar uykumun
açılması için çaba gösterirken, ben
bana hitâp eden kişinin kim olduğunu
uykunun etkisiyle anlayamıyordum.
Ama söylediği ilk kelimeyi algılayınca
zihnim, hemen yatakta doğruldum.

"Anne!"

Karşımdaki kadın bana şaşkın gözlerle
bakarken, ne diyeceğini bilmiyor
gibiydi. Hüsranla tekrar yerime
sinerken biraz utanmıştım.

"Ben sana yemek getirmiştim, Poyraz
Bey'in emri."
Kadın samimi bir şekilde konuşunca
söylediği isme takıldım.

"Poyraz Bey?"

Kadın bir süre sessiz kalınca kimden
kastettiğini son anda anladım.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Dec 29, 2021 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

PSİKOPATIN ESİRİWhere stories live. Discover now