Ι.Ձ

562 69 349
                                    

y/n: Erkenden bir yılbaşı hediyesi, double update!! Son bölümdeki yorumlarınız ve destekleriniz beni öyle mutlu etti ki, fırsatım varken hemen yazmak istedim (yazmak için heyecanlandığım bölümlere gelmiş olmamızın da katkısı büyük). Sanırım ilk defa iki bölüm birden atıyorum, lütfen bu bölümü hızlı hızlı geçip sahipsiz bırakmayın D: iyi okumalar!!



Oturmuş olduğum yerden, Hawksmoor'un ön bahçesine kar yağdığını görebiliyordum. Aslında birkaç gündür yağıyordu ve bu sayede okul ve etrafı karlarla kaplanarak bembeyaz olmuştu. İtiraf etmeliydim, güzel bir görüntü oluşturuyordu ben büyük camın arkasında, erkekler yemekhanesinde tek başıma tatsız yemeğimi yerken. Neyse ki sabahın erken saatlerindeki yalnızlığım tahmin ettiğimden kısa sürmüştü.

Harry elini omzumdaki yerine koyarak, gelişinin haberini verdi. Hayalini kurduğumdan daha çok fiziksel teması seviyordu, arkadaş olduğumuz ilk zamanlarda bunu çok da fark ettiğim söylenemezdi. Ama artık, yakınlarında olduğum her zaman, sanki bana bir an olsun dokunmayı kesmiyordu. "Günaydın." dedi, benim aksime neşeli bir sesle. Bense hala uyanmaya çalıştığımdan, sadece başımı salladım ve benden yavaşça uzaklaşıp kendine kahvaltı almasını izledim. O sırada, aklıma ise ister istemez birkaç günde yaşadıklarımız gelmişti. Daha doğrusu, Ezra'nın yerine kendi bileklerimi morartana kadar sıkıp onun karşısına çıktıktan sonrasında yaşananlar.

Artık, bir süreliğine, Harry'nin odasına gitmiyordum. Çünkü ne zaman orada olsam, birileri tarafından zorbalığa uğruyormuşum gibi hissediyordum. Harry'nin de bundan haberi olduğunu biliyordum üstelik. Sırf bu yüzden gelmediğimi biliyor olmalıydı. Arkadaşlarından gerçek anlamda nefret ediyordum ve buna Alex de dahildi. Sanki, hepsi benim Harry'le arkadaş olmamdan rahatsız oluyormuş gibi davranıyordu ve bunu görmekten bıkmıştım. Hepsi ikiyüzlüydü.

Fakat, Harry aralarından bana farklı davranan tek kişiydi. Belki bir süreliğine. Çünkü ilk başlarda beni fark etmeyişini hatırlıyordum. Ne değişmişti, bilmiyordum. Ancak her geçen gün daha çok yanında olmak isteyerek uyanıyordum güne. Bir noktada başarıyordum da.

Ezra'nın beni köşeye sıkıştırıp Harry'le boş bir sınıfta dakikalarca sarıldığımız o günden sonra, Harry gerçekten de söylediği gibi Ezra'yı arkadaş listesinden çıkarmış gibiydi. Beraber yemek yemiyor, koridorlarda gezmiyor ya da bahçeye çıkmıyorlardı. Ezra sadece kendi oda arkadaşı Ernest ve elbette komşusu Alex'le falan takılıyordu ama onu umursamıyordum. Sonunda, Harry'le baş başa geçirdiğimiz vakitler soyunma odalarındaki birkaç dakikalık diyaloglar dışında da artmıştı. Ve bundan son derece memnundum.

"Bugün cuma." Tepsiyi bir anda masada karşımdaki yere koydu ve oturdu. Merakla ona baktım söyleyeceğini duymak için. "Çocuklarla deniz fenerine gitme planı yaptık."

"Burada deniz feneri mi var?" Kahvaltımı bitirip arkama yaslandım.

"Burada olduğu söylenemez. Kasabaya inip bisiklet kiralıyoruz. Yamacın kıyısına kadar bisikletle gidiyoruz, sonra bırakıp yamaca tırmanıyoruz. Mutlaka gelmelisin, kar yağdığında çok güzel oluyor."

Derin bir nefes aldım. Bana öyle hevesli anlatıyordu ki, yeniden sırf onunla olabilmek için kabul etmek istemiştim. "Pekala. Kimler geliyor?"

"Her zamanki gibi." Omuz silkip geç kaldığı kahvaltısına başladı. O an fark etmesem de, şimdiye kadar baş başa olduğumuz ilk kahvaltıydı bu. "Hadrian, Alex, Owen, Jo." Ezra yoktu, sonunda.

"Zayn'i de çağıracağım bu sefer. Sorun olmaz, değil mi?"

Harry teklifimi beklemediğinden ötürü başta şaşkınca tek kaşını kaldırdı. "Tabii. O da gelebilir elbette."

house of cards | larryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin