*22.Bölüm: KUĞULAR VE DÜŞLER

Start from the beginning
                                    

İşe yaramayacağı fikrini bile aklına getirmek istemiyordu çünkü... İşe yaramazsa, Vitriluda'dan kardeşini görmek, ona ulaşmak, belki de bir şekilde ruhuna tutunmak için alacağı yudumlarda eli boş kalırsa ne yapacağını bilmiyordu. Yolun sonu olurdu, umutlarının sonu ve geriye paramparça olmuş; artıklarından canlandıracağı bambaşka bir Annarithel kalırdı. Tamamen Ellyro'suz kalmış, en iyi yanını kaybetmiş bir Annarithel. Yalnız, kimsesiz, umutsuz ve acısıyla baş başa kalmış; acısını da bildiği en iyi yolla çıkaracak bir Annarithel. Canı yanıyorsa daha çok acıtan daha çok kanatan bir Kan Avcısı, bir Ruh Bekçisi.

Eradaie Kraliçesi Lexzandra şu sıralar kardeşlerinin topraklarındakilerin hepsinden daha büyük bir Sonsuz Tanrı tapınağı inşa ettiriyordu. Annarithel ve diğerleri en riskli hedefleri için Xathmoran'den bile daha riskli olan kente geldiklerinde bu tapınağa sığınmışlardı. Bir iki gün boyunca kentin nabzını dinlemek için etrafta dolaşmış sonra da göz önüne saklanmışlardı. İşçiler ansızın gelse bile kimse bir hane ferdinin ya da melezin Sonsuz Tanrı tapınağına sığınacağını akıl edemezdi. Batıl inançlarını biliyordu Annarithel. Tapınağa parmaklarını bile sokaksalar anında Sonsuz Tanrı'nın ışığının onun gibi kafirleri yakıp kül edeceğini falan düşünüyorlardı.

Lexzandra'nın paralı askerlerinin ve Eradaie askerlerinin nereden çıkacağı hiç belli olmuyordu, kente girişleri de bir süre sonra köprüleri kullanmak zorunda oldukları için ecel terleri döktürmüştü. Kan gövdeyi götürüyor, kararnameler güneşin her gün doğuşundan daha hızlı çıkıyor ve sokaklar isyanlarla, kavgalarla, yerlerde sürüklenenlerle inim inim inliyorken şans yüzlerine gülüyordu. Annarithel önceleri şansın biraz tanrı ve tanrıçalarla bağı olduğunu düşünürdü ama böyle bir yolda hiçbir tanrı ve tanrıçanın şans öpücüğü vermeyeceğine emindi.

Eradaie'nin kent mimarisine uygun inşa edilen tapınağın kum rengi taş duvarlarının arasındaki henüz camları yerleştirilmemiş pencerelerden güneşin ufukta kayboluşuyla Eradaie'yi kızıla boyayan ışıkları sızıyordu.

Annarithel mermer sunağı ıkınarak kenara kaydırdı ve altındaki oyukta eşyalarını sakladıkları yere Vitriluda'yı da büyük bir özenle yerleştirdi. Onu üzerinde taşımak istemiyordu. Çıkacak muhtemel arbedede Annarithel'ın gözden çıkardığı birkaç kemiğin yanında şişenin de kırılmasını göze alamazdı. Eğer başarılı olurlarsa tapınağa geri dönecekler eşyaları almadan yola koyulmayacaklardı, bunu üstünü çizerek tembihlemişti. İtiraf etmeli, Annarithel'ın içinde bunun uzun süre içindeki son görevleri olmasının, elde ettikleri zaferlerin gözü karalığı olmasına karşın tedirgindi. Kuğular ve Düşler, Kıymetli Ana'nın randevu evi bir saray gibi korunuyordu. Sızması ve dışarı tek parça halinde çıkması çok güç bir yerdi. Güvendiği tek olasılık, olay çıkarmadıkları sürece göze batma ihtimallerinin düşük oluşuydu. Kıymetli Ana'nın müşterilerinin birçoğunun dokunulmazlığı vardı. Melezler ve hane fertleri kimliklerini ortaya çıkarmaktan her zaman çekinseler de Kıymetli Ana kolay kolay müşterilerine kendi çatısının altında bir şey olmasına izin vermezdi. İşlerin, başlattıkları yangınla değişmediğini umuyordu.

Sunağı yerine kaydırıp kapattıktan sonra ağırlığı yüzünden koluna giren krampları defetmek için kollarını salladı.

"Randevun nasıldı?"

Annarithel bu sıralar dalgınlıkla mücadele ediyordu bu yüzden Leoraan'in adım seslerini duymamıştı bile. Zehirci'ye döndü. O da Annarithel gibi, keten krem rengi bir pantolon, gömlek ve ince bir cüppe giymişti. Pazar yerinden çaldıkları bu giysileri ve benzerleri Eradaie kent merkezinde yaşayanların hepsi giyiyordu. Batıdan Kalarsarmal Kumları ve doğudan Etrahlis Çölü kenti kuşattığı için sık sık kum fırtınaları kente kadar ulaşıyor ve sıcaklık çoğu zaman katlanılamaz bir hal alıyordu. "Aramızda bir çekim olmuştu ki, ilk öpücüğümü almama izin vermedi. Sanırım bir daha görüşmeyeceğiz," dedi Annarithel muzır bir gülümsemeyle.

Zalim Ruhların Dansı (Kanın Şarkısı Serisi 2)Where stories live. Discover now