VK-1 (Kısa Tanıtım) ilerleyen Zamanlarda Düzenlenecektir

13.4K 755 103
                                    

Her șey 2060 lı yıllarda bașladı.

İlerleyen teknolojiyle birlikte, insanların daha rahat yașayabileceği bir ortam olușmuștu.
İnsanlar bir çok ișini yıllardır üzerine kitaplar yazılan, filmler yapılan, robotlara yaptırıyorlardı.
İnsanlar, zamanlarının çoğunu aileleriyle birlikte geçiriyorlardı. Çünkü hali hazırda onların ișini halleden robotları vardı. Her şey normaldi. Hayat güzeldi. Herkes mutluydu, kuşlar sevinçle uçuyordu, çiçekler açıyordu. Her yer rengarenkti ve insanların mutlu olabilmesi için bin bir çeşit neden vardı. Zaman kavramı çok değișmiști, insanlar hayatlarını hak ettikleri gibi yașamaya çalıșıyorlardı. Bilinçlenmiș ve daha duyarlı bireyler haline gelmișlerdi.
Yıllar boyunca insanların çevreciler tafından uyarılması ve eylemleri sonunda bir anlam ifade etmiști. Hiç de bilim adamlarının tahmin ettiği gibi olmamıștı. Ne su kaynakları tükenmiști ne de ağaçlar yok olmuștu.
Kitap ve defterlerin ham maddesi artık ağaç değildi, bunun için bilim adamları farklı bir madde üretmișlerdi. Hatta amerikanın bazı eyaletlerinde ağaç kesmek suçtu. Ki bazı yerler de ağaçlara karșı olan tutum o kadar güzeldi ki böyle bir kuralın ortaya atılmasına gerek yoktu.
Çocuklar okullarına gidiyor, anne ve babaları onlara güzel bir gelecek verebilmek için usanmadan çalışıyorlardı. Aileler mutluydu. Teknoloji dıșında hayat her zaman ki gibi, sıradandı.
O büyük savașa kadar. Belki de dünya üzerinde yașanan en kanlı savaș buydu. İnsanlar bir daha asla yașamak istemeyeceği acılarla boğușmușlardı. Bir daha edinmek istemeyecekleri kadar çok deneyim.
Hayatta kalanların asla unutamayacağı o korkunç çığlıklar, parçalanmış bedenler...
Ülkeler bir birlerini bombalıyorlardı. Bir bomabanın ardından, insanlar kayıpları için bile üzülemeden , saniyeler sonra bașka bir bomba sesi, zihinlerinde yer ediniyordu. Bu kanlı savaș neden bașlamıștı, sorusunun cevabı yoktu, aslında bilmek de istemiyorlardı. Tek istedikleri, barıș içinde yașayabilmekti.
Savașın sebebini kimse bilmiyordu. Sadece söz sahiplerinin bildiği ve meydana getirdiği bu savaș hayatlarına mal olmuștu. Günlerce, aylarca süren bu savașta milyonlarca insan ölmüștü. İnsanlar ölmeye devam ediyordu, çünkü havada uçușan bombalar ve kimyasallar kaçınılmaz sondu.
Korku...
İnsanlar ölümlerini bekliyor ve korkuyorlardı. Zihimleri nasıl ve ne șekil de can verecekleri sorusuna cevap aradığında daha da korkuyorlardı. Dua etmekten bașka bir șy gelmiyordu akıllarına.
Dua ediyorlardı, acı çekmeden ölebilmek için. Savaşın bir an önce bitmesi için dua ediyorlardı.
Her yer , her şey yok oluyordu. Ağaçlar, evler ve en önemlisi insanlar....
Bitmek bilmeyen savaşta Çin bașta tarafsız gözüyordu. Ama zayıf düșen ülkelere karșı savaș kararını alması uzun sürmemiști. Ama bombalar Çin için yeterince ölümcül ve acı verici değildi. Bu savașta ön plana çıkabilecek bir șeyler lazımdı. Çin hükümeti, ülkedeki en zeki insanları biraraya getirerek, onlara bir örev vermiști. Onlardan, ölümcül bir şey yapmasını istediler. Bu savașta Çin'e zafer duygusunu tattıracak bir șey.
Bu zeki, bilim adamları hayvanlar üzerinde deneyler yapmaya bașlamıșlardı. Savaș devam ederken, bir ay içinde etkili bir șey ortaya çıkarmıșlardı. Etkili ve ölümcül.
Çin galibiyeti ele alabilmek ve yaşayan tek ırkın Çinlilerin olması için o güne dek yapılmayan bir şey yapmıştı.
Mutasyona uğratılmış dev hayvanlar, canavarlar. Görünüșleri ve boyutları değișen bu hayvanlar oldukça tehlikeli ve zekilerdi. Canavarlar sanki bir robot gibiydi ve insanlığı yok etmeye ayarlanmıştı.İnsanları öldürüyor ve acımasızca yiyorlardı. Bir kurbağanın sineği yemesi gibiydi.
Çinlilerin akıl edemediği bir şey vardı, bu canavarları kontrol edemiyorlardı. Çünkü canavarlar artık onları dinlemiyorlardı.
Başta çinliler olmak üzere bir çok halkı yok ettiler. Çoğaldılar, çoğaldılar, çoğaldılar...
Avrupa da ve asya da durum kötüydü. Avustralya diye bir yer kalmamıştı. Sular altında kalmıştı. Amerika ise diğer kıtalara göre iyi durumdaydı. İnsanlar canavarlarla baş edemiyorlardı ve canavarlar yetmezmiş gibi ortaya başka yaratıklarda çıkmıştı. Başta onları mutasyona uğramış insan sandılar ama hayır gerçek bu değildi. Bunlar vampirdi. Vampirlerin bașta nasıl yaratıklar olduğunu anlayamıștı insanlar. Ama uzun sürmedi, her șeyi anlamıșlardı. İnsanların kanıyla vahșice besleniyorlardı. İnsanlara, hayvanlara, her șeye saldırıyorlardı.
Teknolojik aletler, icatlar, tarihi eserler....
Her şey yok olmuştu insanlık en başa dönmüştü ve günlerden bir gün savaş bitmişti. Savaș bitmiști de ne olmuștu sanki? Savaşacak ne asker vardı ne de bir silah !
Kıtalar yerle bir olmuștu adeta! En az zararı gören amerikaydı. Her şey yok olsa da tek parça halindeydi . Asya ve avrupa , Avustralya ile aynı kaderi paylaşıyorlardı.Küçük parçalara ayrılmış ve çoğu sular altında kalmıştı.
Amerika da hayatta kalan insanların bir çoğu canavarlar tarafından yok edilmişti. Diğerleri ise vampirlere ve canavarlara yem olmamak için mücadele ediyorlardı. Ama daha çok yem oluyorlardı.
Vampirler hiç ayrılmıyor ve insanlara hep birlikte saldırıyorlardı. İnsanlar onların böyle daha güçlü olduklarını sanıyorlardı. Ama gerçek öyle değildi. Hep beraber hareket eden vampirler arasında büyük bir anlaşmazlık çıktı , bir gün. Bu anlașmazlık onları ayırdı. İki gruba ayrıldılar ve birbirlerine düşman kesildiler.
İgora ve Hayden.
Tek bir grupla baş edemeyen insanlar, daha çok zorlanıyorlardı artık. Bu yüzden küçük gruplar halinde dolaşan insanlar büyük bir grup oldu ve onlara karşı dimdik ayakta durdular.Bu iki grup arasında sıkışan insanlar korunmak için etraflarını surlarla çevirdiler...
İgora ve Hayden arasında ise büyük bir üstünlük yarışı vardı.Ayrılmadan önce yaptıkları tek anlaşmaya sadık kalarak ,üstünlüğü sağlamaya çalışıyorlardı. İnsanlar ise bu üstünlúk yarıșının arasında sıkıșıp kalmıșlardı.
Ama oyunun kuralları belliydi. Hatta tek kuralı.
O bir cümlenin anlamı onlar için o kadar büyüktü ki !
Anlaşma ne miydi ?
'' PRENSİ ÖLDÜREN KAZANIR!''

VAMPİRİN KÖLESİTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang