20.Bölüm: ADI YIKIM OLACAK

Start from the beginning
                                    

Kâbusları kesinlikle kendi hayal gücünün bir ürünü değildi. Böyle dehşet verici bir şeyi o bile hayal edemezdi.

Uzaklarda kıvrılmanın başladığı noktada ağaçların arasında kızıl siluetler belirmeye başladı. Birbirine sık bir şekilde duran gövdelerin ardında gizleniyorlardı sanki. Toza dönüşmeye başlayan bedenlere benziyorlardı.

Ama bir tanesi ağaç gövdesinden sıyrıldı. Gökyüzünden kanatlarını karnına yapıştırıp, yeryüzüne dalışa geçen bir kuş gibi kızıl toprağa doğru kaydı. Toprağın üzerinde, kabuslarının tanıdık misafirleri gibi kara bir leke halinde kaydıkça kaydı, hızla Annarithel'a doğru hücum etti.

Kaç, kaç... diye bağırıyordu içgüdüleri ama yerinden kıpırdayamıyordu.

Gölge aktı, Annarithel'ın birkaç metre ilerisinde bir yere toslamış gibi ansızın durdu. Ve sonra, kızıl sis dalgaları püskürterek tıpkı yere yaklaşınca kanatlarını açan o kuşlar gibi yerden havaya fırladı. Şüphesiz bir erkekti. İriydi, bacakları kalındı, gövdesi genişti, yüzünün hatları seçilemiyordu, surat denilebilecek bir şeye sahip değildi.

Annarithel'ın önünde tek dizinin üzerine çöktü ya da kız öyle yaptığını düşündü. Kirpiklerini iki kere kırpıştırdı Annarithel. Siluet yüzüne sokuldu. Bedenine çektiği, ruhunun yanına hapsettiği ruhlar arasından bundan nefret etse de en tanıdık olanıydı. Bunu biliyordu.

Rigel...

Konuştuğunda, kızın tüm tüyleri diken diken oldu. Tüm bedeninde, boğuk ve puslu sesi hissedebiliyordu. Kız konuşamadı ama öyle bir nefes verdi ki, sanki ateş püskürtüyordu.

"Beni dinlemelisin Orvira, çok geç olmadan..."

Annarithel, kulaklarını kapatıp başını iki yana salladı. Rigel konuştu, ağız olmayan yüzünden sanki her kelimeyle dumanlar süzülüyordu.

"Kes sesini," diye mırıldandı Annarithel. Rigel'ın siluet bedeni kıpırdanmaya hararetli hareketler sergilemeye başladı ama sesi çıkmıyordu. Kız onu susturmuştu, kâbusu kontrolu altındaydı.

Uyanmak için dişlerini sıkıyor gözlerini kapatıyor, sayıyordu ama uyanamıyordu. Bağırdığında Rigel'ın silueti bir rüzgâr onu kamçılamış gibi geriye savruldu. "Defol!"

Ama yok olmadı. Asla olmayacaktı. Kâbusunu terk etse bile, Annarithel'ın bedeninde ruhunun yanında hapisti. Gücüne akıl sır erdiremiyordu ama bir yanı, Rigel'ın Ötediyar'ın hiçbir katına ulaşamadığını kapana kısılıp ıstırap çektiğini düşündüğü bir yanı bundan zevk alıyordu.

Rigel rüzgâra direnir gibi Annarithel'a yürümeye başladı, diğer siluetler de kâbusunun kara gölgeleri gibi toprağın altından süzülüp dışarı fırladılar ve ona yaklaşmaya başladılar. Annarithel ayaklarını yere sağlam basarak ayağa kalktı. Büyüsü, kullanılmak kızıl dalgalı siluetleri püskürtmek için içini tırmaladı.

Ama güçlülerdi, bir ayin yapar gibi, yüksek ritimli şarkılar şakır gibi fısıldamaya başladılar. Kız dişlerini sıktı.

Annarithel, bedeni terden sırılsıklam olmuş çarşafları arasında bir oraya bir buraya döner gözlerinden büyüsünün açığa çıkmak üzere olduğunu belli eden kızıl huzmeler süzülürken Callidus hâlâ yoldaşını uyandırmaya çalışıyordu. Bir tehlike olduğunu seziyordu, dostunun başının belada olduğunu biliyordu. Burnuyla, beyaz pençeli patileriyle dürtmüş, itmiş hatta dişlerini batırmaktan sakınarak uyandırmak için koluna bacaklarına küçük ısırıklar kondurmuştu.

Ama inlemeleri kesilmeyip, hafif haykırışlara döndüğünde Dev Beyaz Tilki'nin içgüdüleri yardım çağırması gerektiğini telkin etmişti ona. Ve kendini Leoraan'in odasının kapısını iri cüssesiyle sarsarken bulmuştu.

Zalim Ruhların Dansı (Kanın Şarkısı Serisi 2)Where stories live. Discover now