"Yani sonunda" Yanımdan söylene söylene giden kardeşime şaşkınlıkla bakıp kasaya doğru ilerledim.  Hamburgerleri söyledikten sonra beklemeye başladım.

Maşallah herkes cuma gününü beklemiş gibi yemek yiyordu. Allahtan bugün bir iki saat erken çıkmıştım. Hastalığım geçtiğinden beri yani yaklaşık bir haftadır o kadar olay, haber oluyordu ki bazen gece emniyetten ayrılıp kanala geçiyor. Sonra eve dönüyorduk Melih ile. Ama bugün diğer günlerin aksine pek bir hareketlilik yoktu. 

 Emniyette desen her şey aynıydı. Sadece  Kadir diye bir polis ve annesi iki gündür peşimi bırakmıyorlardı. İlk başta annesi  oğluyla benim  evlenmemi istediğinde  şaka yaptıklarını sanmıştım. Ama ciddilerdi. Kadir aslında pek gönüllü durmuyordu. Ama annesi baya ısrarcı bazen de  eli maşalı duruyordu. Sürekli emniyete gelip bana yaptığı böreklerden yedirmesi ayrı bir olaydı. Şüphesiz ki bu durumdan en çok eğlenen Melih'ti. 

Atilla desen onu bana yemek hazırladığı günden beri görmemiştim.  Yani bir haftadır. Geçen gün Feriha ile biraz sohbet ettiğimde operasyon için şehir dışına gittiğini söylemişti laf arasında. 

Endişelenmiştim.

 Sonuçta ben tüm polisler için endişe duyardım. O yüzden de bir akşam bilinçsizce , iyi misin merak ettim diyerek mesaj atmıştım Atilla'ya. 

Ama bilin bakalım bana ne yazmıştı? 

Sağ olsun bana sadece iyi yazmıştı. Böyle dümdüz. Tek kelime üç harf. A birde kelime sonunda nokta vardı. Onu da unutmamak lazım. 

Cidden kalmadı böyle incelikler.

Görevlinin yemeklerin hazır olduğunu söylemesiyle iki tane tepsiyi elime alıp Arın'ın olduğu masaya ilerledim. Sağ olsun kardeşim telefona gömüldüğü için beni görmüyordu bile. Tepsileri masaya koyup karşısına oturdum. Ama hala telefondan başını kaldırmıyordu.

"Aloo geldim ben."

Sesimle birlikte telefondan başını kaldırdı. Pek bir keyifsiz duruyordu. "Hayırdır?"

Sorum üzerine omuz silkmiş ve kızarmış patateslerinden yemeğe başlamıştı. Vardı bir halleri ama en iyisi o anlatana kadar beklemekti.

"Abla.." Sorar sesi ile hamburgerimden bir ısırık alarak ona baktım.

"Seninle hiç yeni yıla girmedim." Şimdi belli olmuştu derdi. Sessizce bir iç çekip ona baktım. Arın o günün benim için ne anlama geldiğini bilmiyordu. Hiç söylememiştim ona. Zaten çoğu şeyden onu uzak tutup ayırıyordum. Ama söylesem iyi olurdu. Gerçi söylesem üzülecekti biliyorum. Kararsız bakışlarımı fark etmiş gibi konuşmaya başladı.

"Babamda sorma dedi. Yeni yılda ne olabilir ki? Bir hafta sonra yeni yıla gireceğiz ve ben seninle olmak istiyorum. Tamam biliyorum babamla aran iyi değil. Biliyorum annemden de hoşlanmıyorsun. Ama benim hatırım için. "

Sözleri yüreğimde koca bir boşluk oluşturuyordu. Onunla bayramlarda, doğum günlerinde onun için özel olabilecek her vakitte görüşürdüm. Sevgimi paylaşırdım. Sadece yılbaşında onlardan kimseyi görmezdim. Bu da benim kardeşime yaptığım tek bencillikti.

"Arın. Ben seninle yılın geri kalan her günü olurum. Her şeyi kutlarım. Ama o gün benden bir şey bekleme. Benim yeni yıl sevincim olmaz."

Gözlerini bana dikerek çocuksu bir merakla sordu. "Neden ki?"

Ellerimdeki peçeteyi parçalayarak başımı eğdim. Ah benim güzel kardeşim ben sen üzülme istiyordum sadece. Benim acım ile o gün dertlenme istiyordum.

HABERLERDE AŞK VARTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon