"Anladım Bo, tamam." omzunu okşadı, gözleri bir noktaya dalmış parlaklığını kaybetmişti. "Bana anneni anlatmak ister misin?" diye sordu gülümseyerek.

"Hmm? H-hayır hatırlamak istemiyorum."

"Şey nasıl olduğunu yani şeyin." duraksadı. "Ah nasıl öldüğünü sormayacaktım. Sadece nasıl birisiydi? Eğer onun hakkında konuşmak seni mutlu edecekse yani demek istemiştim, özür dilerim."

"Ah tamam ben yani daha önce konuşmamıştım onun hakkında."

"Bana anlatabilirsin istersen."

Bokuto'nun gözleri uzaklara dalmıştı. Yüzü allak bullaktı. Keiji bir hata yaptığını fark etmişti. Acısı hafiflememişti henüz belli ki. Konuşabilecek durumda değildi. Uzandı, arkadaşının elini tuttu "Bo, özür dilerim sormamalıydım. Hadi boş ver bir film falan izleyelim mi?" yumuşacık bir sesle sordu.

"Tamam" fısıldadı. "Keiji?"

"Hmm?"

"Elimi bırakmasan olur mu?"

"Tabii ki."

Film açıp karşısına oturdular Bokuto'nun eli avucunun içindeydi, diğer eliyle de okşuyordu elinin üzerini. Filme pek dikkatini veremiyordu. Annesinin yokluğu, onun olmayacağı bir eve gidecek olması, orada yalnız kalacak olması çok üzüyordu belli ki. Telefonu olsa her gün arayacağına söz verebilirdi, ama iletişim aracı yoktu. Tableti herhangi bir uygulama kaldıramayacak kadar eskiydi.

Arkadaşının başı omzuna düşmüştü, uyuyakalmıştı. Kahvaltıdan sonra çıkacaktı. Ona sıkılmayacağını söylemişti ama Bokuto'nun yokluğunu hissetmemesi mümkün değildi. İçini çekti. Dikkatlice yatırdı arkadaşını uyandırmamaya çalışarak.

"K-Keiji?" mırıldandı.

"Uyu tatlım." saçlarını okşadı yavaşça. Bokuto anlayamadığı bir şeyler mırıldandı, sonra tekrar uykuya daldı. Üzerini güzelce örtüp kendi yatağına girdi. Sıkıntılı rüyalarla dolu bir uykuya daldı.


Keiji erkenden uyandı saat yediye geliyordu. Yataktan çıktı, Bokuto hala uyuyordu. Camın önündeki boşluğa oturdu. Çok soğuktu. Arkadaşının aldığı kedili battaniyeye büründü, havanın aydınlanmasını izledi. Saat sekiz gibi okulun bahçesine araçlar yanaşmaya başlamıştı. Böyle günlerde üzerine çöken hüzne ve yalnızlık hissine engel olamazdı. Yatılı okulun güzel bir yanı varsa o da tatillerde aileye kavuşmak olmalıydı. Burası onun eviydi zaten. Ailesi ise artık çok çok uzaktaydı. İçini çekti. Bokuto onu almaya on gibi geleceklerini söylemişti. İki saat dedi kendi kendine. Sonra iki hafta yalnızım.

O sırada Bokuto uyandı. Battaniyesine sarınmıştı. "Günaydın."

"Günaydın Bo."

Kalkıp banyoya gitti, döndüğünde yüzündeki sıkıntılı ifade devam ediyordu.

"Keiji?"

"Efendim?"

"Ben, şey senden bir şey rica edecektim."

"Tabii ki ne istersen." Bokuto ondan bir şey istemezdi genelde. Şaşırmıştı.

"Şey, ben iki hafta seninle konuşmadan geçirirsem çok zorlanacağım. Şey eğer kabul edersen tabletimi sana bıraksam? En azından mesajlaşamaz mıyız? Vaktin olduğunda yani tabii ki bana çok vakit ayırarak bunalmanı istemem ama ben bazen orada ne kadar-" duraksadı ne diyeceğini bilemiyor gibiydi. "Şey yani orada sen olmayacaksın." dedi sesi titremişti.

"Bokuto." beklemiyordu böyle bir şey. O da arkadaşını özleyecekti ama onun eşyasını alamazdı öylece. "Yani ben de seninle konuşmak isterim ama senin eşyanı alamam öylece."

Heaven in Your ArmsWhere stories live. Discover now