on beş

775 79 2
                                    

Jungkook, Namseon'un odasının kapısını kapatıp dışarı çıktı. Endişelendikleri gibi bir şey olmamıştı, Namseon sadece biraz dolaşmış ve marketten cips alıp dönmüştü. Yine de Jungkook gelip onu görmek istedi. İçi rahatlamıştı, artık önceki günler kadar morali bozuk değildi. Evden çıkacakken, Taehyung'u gördü odasında. Yatağına tünemiş, telefonuna bakıyordu. Jungkook'a gerçekten sinir oluyordu. Herkes aynı şeyi söylüyordu ama Jungkook'un da böyle davranması onun daha da bir sinirini bozuyordu. Çünkü o Taehyung'u sinir etmek için ayrı bir çaba sarf ediyordu hep. Uğraşıp duruyor, onunla bazen alay bile ediyordu. 

Jungkook, kapı eşiğinde durup açık olmasına rağmen kapıyı tıklattı. Taehyung döndüğünde ise girebilir miyim, diye sordu. Taehyung'un buna karşın cevabı yalnızca omuz silkmek olmuştu. Jungkook geçip yanına oturduğunda bile ona bakmadı. 

"Küs müyüz?" Taehyung'un Jungkook ile küsme gibi bir seçeneği olamazdı doğrusu, ablası ve ı bu kadar samimiyken her zaman hayatında olacağını biliyordu. Bu yüzden, tekrar omuz silkti. Küs değildi ama yine de kırgın olduğunu bilsin istiyordu. Bunun üzerine, Jungkook da Taehyung'un omzuna vurdu hafifçe kendi omzuyla.

"Namseon bana her şeyi anlattı."

"Nasıl, her şeyi mi?" Kısa süren sessizliğin ardından duyduğu cümle ile hemen Jungkook'a dönmüştü Taehyung. 

"Evet, mesajları da gösterdi. Biraz utanmış bu durumdan, o yüzden söyleyememiş. Bizim çok üzüldüğümüzü görünce anlattı." Taehyung yatak başlığına yaslanıp rahat bir pozisyona geçti.

"Bana da anlatır o zaman, öyle mi?"

"Bana sordu, Taehyung'a anlatmalı mıyım diye. Anlat dedim ama senden daha da çok çekiniyor. Hiçbir suçu yok oysa, bunu ona da söyledim." Taehyung ofladı Jungkook anlatırken. Ablasının böyle bir durumda bile onu düşünmesi gerçekten çok dokunaklıydı.

"İyi de ben ona bir şey demezdim ki? Ne yapsam, ben mi konuşmaya çalışsam?"

"Sana da anlatır, merak etme. Bana söylemek biraz cesaret vermiştir ona." Taehyung başını salladı. Tek isteği Namseon'un iyi olmasıydı.

"Bugün için, özür dilerim." Ne? Jungkook Taehyung'tan özür mü diliyordu? Son günlerde ablası yüzünden fazla yakınlaşmışlardı, hatta uzun zaman sonra doğru düzgün ve tartışmasız tek konuşmaları bu günlerde olmuştu. Ama Jungkook'un özür dilemeyi bildiğini hiç düşünmüyordu Taehyung. Şaşırdı bu yüzden. Jungkook devam etti.

"Üzerinden zaman geçse de bazı şeylerin etkisi kolay kolay geçmez, Taehyung. Evet, büyüdün. Evet, artık o kişi sana zarar veremez ama sen bunu kolay atlatmıyorsun. Kimse senin kötülüğünü istemiyor, inanır mısın ben bile."

"Benden nefret ettiğini sanıyordum." Jungkook gülümsedi, böyle bir düşünce asla aklından geçmemişti. Mümkün bile değildi doğrusu.

"Böyle bir şey hiç olmaz, Taehyung. Eski günlerimizi unutmuş gibisin."

"Bilmiyorum, sen hep alaycısın. Sinir ediyorsun beni." Jungkook yaklaşıp Taheyung'un saçlarını karıştırdı. O kızınca da bu defa yanaklarını sıktı. Taehyung güç bela itmişti onu, oysa Jungkook gülmeye devam ediyordu.

"Bak ya, sanki başka bir şey dedim. Yapma şunları işte, hoşlanmıyorum."

"Ama benim çok hoşuma gidiyor, ne yapacağız? Bayılıyorum sana takılmaya." Taehyung kurtuluşunun olmadığını anladığı için kalkıp pencerenin önüne geçti.

"Neyse, tamam. Çık artık odamdan. Kim bilir nunam yanıma gelip konuşacak ama senin yüzünden gelemiyor."Jungkook kalkıp kapıya yürüdü.

"Ya, tabi. Ne de olsa Namseon çok çekinir benden. Görüşürüz, ufaklık."

temmuz ve bisikletWhere stories live. Discover now