O odadan ayrılınca başımı geri yastığa koydum. Uyku yine bedenimi esir alırken aklımda sadece bu aileye sahip olduğum için çok şanslı olduğum vardı.

{...}

Kapımın tıklatılmasıyla gözlerimi test kitabından çektim.
"Gelin lütfen"

İçeriye yardımcılardan birisi giriş yaptı. Küt saçlı orta boylu bir kızdı.

"Öğle yemeği için çağırmaya gelmiştim."

Kaşlarım çatılırken cevap verdim."Annem nerede ? Neden seni yolladı ki?"

Gülümsemesini silmeden cevap verdi.
"Melek hanım babanızın telefonu üzerine apor topar şirkete gitti efendim."
Sürekli efendim demesi rahatsız etse de bu konuyu açmadım.

"Peki ,geliyorum şimdi"

Önüme dönüp kalemi elime geri aldım saniyeler sonra gürültülü bir düşme sesi duyuldu. Aceleyle arkamı dönüp ayaklandım. Adını bilmediğim yardımcı kız resim çerçevesini düşürmüştü.

"Ben özür dilerim... gerçekten bilere-"

"Sorun yok. Temizlerken dikkat edin ama." Dedi sakin bir tonda. Bu gün çok boş hissediyordum.

Kızı ardımda bırakıp odadan çıktım merdivenleri inerken başımin arkasındaki yara kendini sızlayarak belli etti. Sinirle dişlerimi birbirine bastırdım.

Salona girdiğimde masadaki tek kişilik servis gözüme çarptı. İçim manasızla buruk bir his ile doldu.

Masaya ilerleyip sandalyeyi çektim. Tam oturacakken kapuşonumdan yakalanıp hiç zorlanmadan geriye çekildim.
"Sana hiç yemek için herkesi beklemelisin denmedi mi gamzeli?"

Kulaklarıma dolan keskin ses ile kaşlarım havalandı. "Karan?"

Dudakları güler gibi oldu ama anında eski haline döndü. Ya da ben halüsinasyon gördüm.

"Adımı biliyormuşsun. İsmim hırsız bey olarak kaldı diye korkmuştum."

Dedi içinde alay barındıran sesiyle.Sanırım düşündüğüm kadar soğuk değildi?

Masaya geçip gelmesini bekledim. Beklediğimi görünce saniyelik bir tebessüm geçti dudaklarından ardından karşıma oturdu.

Servisler yapılmaya başlarken öylece yüzümü inceliyordu. Gerginlikle kıpırdandım. "Dik dik bakma..."

Kaşları havalandı.

"... sanız?" Başını aşağıya eğdi ve hafif bir kıkırtı sesi duyuldu.

Ortadaki patatesli böreklerin olduğu tabaktaki maşa yardımıyla tabağıma koydu.

"Ye hadi."

Sessizce yemeye başladım. Bir süre sonra üzerimde hissettiğim bakışlarla yediğim börek boğazımda kaldı.

Hunharca öksürmeye başlamam ile ayaklandı ve portakal suyu olan bardağı dudaklarıma yaklaştırıp içirdi.

Ardından kısık tondaki homurdanmasını duydum.
"Yani o kadar kardeşin varken Erez'e benzemek zorunda mıydın?"

Ah Erez... muzlu kekim.

Olmasan bile laf yiyorsun.

"Daha iyi misin?" Başımı salladım.

"Ölmedim..."

Bu defa karşıma oturmak yerine yanımdaki sandalyeye yerleşti ve saçlarımı karıştırdı.

"Tch! Olmaz ölemezsin. Daha çekeceklerin var." Dedi ciddiyetle.

"Beni öldürecek misin?" Dedim çenemi tutamadan.
"Belki?"

Trajikomik ; AdenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin