7. Bölüm | Var Olmayan Bir Kadının Hayaliyle Savaşmaya Gücün Var Mı?

Start from the beginning
                                    

      “Uykun var mı?” diye sordu.

      “Zerre kadar yok,” dedim.

      “Kahve yapayım mı?”

      “Tamam yap ama çok kısık ateşte kocaman bir bardakta olsun.”

      “Tamam, içelim karşılıklı,” deyip mutfağa gitti. Bende biraz oturduktan sonra Ayşegül’den saklanarak odama geçtim. Yatağın kenarına oturup Deniz’i seyretmeye başladım. Biri bana “Deniz’in neyini beğeniyorsun?” dese hiç düşünmeden “kirpiklerini” derdim. Upuzun, gece gibi kara ve hilal gibiydi kirpikleri. Dokununca insanın parmaklarını gıdıklıyordu. Yerimden kalkıp kapıyı biraz çevirdim. Bir daha kirpiklerine dokunma şansım aya çıkma şansımla aynıydı. Yavaşça kirpiklerine dokundum. Gözlerini sıktı yine. Parmaklarımın tersi yanağına inmişti çoktan. İlk kalp çarpıntımı bu adamla ziyan etmem ne kadar doğruydu? Parmaklarım yanağındayken kıpırdandı Deniz. Bir şeyler mırıldanıyordu ama anlayamıyordum. Çarşafı altından çekip üstüne örttükten sonra salona geçtim. Ayşegül önünde iki bardak kahveyle oturuyordu. Girdiğimi görünce tatlı tatlı gülümsedi.

      “Bu kadar çabuk mu?” dedi. Karşısına oturdum.

      “Kısık ateşte yapmamışsan evet, bu kadar çabuk... Umarım lezzetli olmuştur kahven,” deyip bardağımdan bir yudum aldım.

      “Ondan bahsetmiyorum Elif, gayet iyi biliyorsun,” dedi o da içip.

      “Bende hiçbir şey anlamadım Ayşegül. bir anda gökten zembille düştü sanki kafama. Büyük konuşmamak lazımmış.”

      “Nasıl anladın?”

      “Sarhoşken sarıldı, birkaç bir şey söyledi. Kalbim göğüs kafesimde büyüdükçe büyüdü. Bir ara şey demişti Deniz: Benim için yaratılan kadına aşık olmam üç saniyemi alacak. Sanırım üç saniye olayı doğruymuş bana sarıldıktan üç saniye sonra zaman yavaşlamaya başladı.”

      “İlk aşk genelde acı verir. Umarım o da seninle aynı şeyleri hisseder Elif ama bir şey söylemem lazım. Birikmiş paran var mı?”

      Ayşegül’le birkaç saat sohbet ettikten sonra bana yaptığı yatakta uyuyakaldı. Benim gözüme uyku girmiyordu. Saat altı olmuştu çoktan. Biraz televizyon izlemeye çalıştım ama göze dokunur hiçbir şey de yoktu bu saatte. En iyisi kahvaltı hazırlamaktı. Ayşegül’ün saçından düşen lastiği alıp sıkıca topladım saçlarımı. Moralimin bozuk olduğunu bazen çok iyi gizlerdim ama sabahları karşılaştığı kral sofrasından anlardı Ayşegül. Yine mükemmel bir kahvaltı bizi bekliyordu. Hemen dolaptan bayatlamış ekmekleri alıp doğradım. Bir harç karıştırıp hepsinin üzerine sürdükten sonra fırına attım. En son onlar kızaracaktı. Kocaman bir kaseye krep hamuru çırpıp otuza yakın krep hazırladım. Meyve suyu bugün daha zengindi. Krepler için çeşitli soslar çıkarıp süslü bir masa kurdum. Ekmekleri fırına verdikten sonra rafadan yumurtalar da çoktan masadaki yerini bulmuştu. Üç saatlik bir çaba sonucunda şahane bir manzarayla karşı karşıyaydım. Bu masa on yarışmada birincilik ödülü alırdı. Meyve suyunu ve çayı da bardaklara doldurduktan sonra Ayşegül’ü uyandırdım. Hemen kalkıp yatağını topladı. Ardından Deniz’i uyandırmamaya gayret ederek dolabımdan birkaç giysi çıkarıp Ayşegül’ün odasında giyindim. Ayşegül çoktan mutfağa geçmişti.

      “Bu kadar krep kime yetecek?” dedi imalı imalı.

      “Kalanını minik bohçalar yapıp bir çocuk parkına gidelim mi?” dedim.

      “Tamam gidelim de Deniz’i uyandıracak mıyız?” derken etrafına şaşkın şaşkın bakınan Deniz kapıda gözüktü.

      “Günaydın!” dedi Ayşegül neşeyle.

Son ÖpücükWhere stories live. Discover now