Alperen sırıttı. "Evet, güvenliğin için rica etti Ercan. Bu arada hızlı araba kullanıyormuşsun, izini kaybettirmişsin."
Menekşe gülümsedi. "Beni takip eden birileri olacağını tahmin etmiştim, bu yüzden izimi kaybettirdim."
Polis memurlarından biri Menekşe'nin yanına gelip "Hanımefendi karakola kadar gelmeniz gerekiyor." dediğinde Menekşe kafasını salladı ve arabasının kapısını açtı. Ercan hiçbir şey demeden aracına yöneldi. Alperen "Karakola gelelim biz de." diyerek arkadaşının peşinden ilerledi.
Alperen, Ercan'a bakıp sırıtırken Ercan kaşlarını çatarak "Ne var oğlum?" diye kızdı, sonra öfkeyle "Ne zaman bitecek bu olaylar?" diye soludu.
Alperen iç çekerek arabanın koltuğuna kendini bıraktı. "Her şeyi halledeceğiz abi." Umutla koltukta doğruldu. "Yaklaştık, az kaldı."
Ercan sessizce arabayı çalıştırırken Alperen kaşlarını kaldırdı. "Hem sen niye bu kadar gergindin ki?"
"Gergin falan değilim." Alperen dudaklarını birbirine bastırdı, Ercan'ı tanıyordu. Ercan, kendi kontrolü dışında bir şeyler olduğunda gerilirdi. Menekşe onun duvarlarıni yıkmaya aday biriydi. "Biraz daha geç kalsaydık her şey mahvolacaktı, farkında mısın?" diye sordu sertçe.
"Sen soğukkanlı birisin Ercan." Ercan öyle bir bakış attı ki Alperen sustu, ileride çok eğleneceğini haykıran iç sesi muzip bakışlarla önüne dönmesine sebep oldu.
"Tamam, sustum."
✨
Dila: Gitmem gerekiyor :') (Gönderilemedi.)
Dila: Sana gelmek için çok geç kaldım, Eren. (Gönderilemedi.)
Dila: Sözümü tuttum fakat söylediğim yalanlar bunun değerini yok etti, özür dilerim. (Gönderilemedi.)
Dila: Gitmeyi hiç istemiyorum. (Gönderilemedi.)
Dila: Şimdi beni arayıp konuşmana öyle ihtiyacım var ki... (Gönderilemedi.)
✨
Bir saat sonra:
Genç kadın oturduğu bankta biraz daha büzüldü, titreyen solukları buhar olup gecenin ayazında özgürlüklerine kavuşurken gözyaşlarını sildi. Dudakları buruk bir tebessümle taçlandı, kalbi neden bu kadar çok acıyordu?
Eren'e duyduğu his vicdan azabı mıydı, yoksa hep korktuğu ve kaçmaya çalıştığı aşk mıydı? Gitmesi gerektiğini biliyordu, her şeyi hatırlamadan Eren'e gelemezdi.
Ayrıca babası onu İngiltere'ye geri çağırıyordu, James Bey'in programı yeterince aksamıştı bu yüzden de işinin başına geri dönmesi gerekiyordu. Doktoruyla görüşüp hatırlamak için elinden geleni yapmak istiyordu, gücünü toplayıp yeniden İstanbul'a gelecekti.
Oturduğu banktan ayağa kalktı, rüzgârın saçlarını savurmasına izin verirken hüzünlü mavileri, denize odaklandı. Kalbi ağlıyordu sanki, gözleri hasretle yanıyordu, gözyaşları neden akıyordu bilmiyordu. Annesine ihtiyacı vardı, yanında tek mutlu olduğu kişi şimdi yoktu ve kendini tamamen kaybolmuş gibi hissediyordu. Rotasını kaybetmiş bir gemici gibi çaresizce yoluna ışık tutacak pusulasını bekliyordu.
İç çekip sahil kenarında ilerlemeye devam etti. Yağmur çiselemeye başlamıştı, fısıltıyla bir şarkı mırıldanırken dalgın bakışları denizi izliyordu. Birkaç saat sonra İngiltere'deki hayatına devam edecekti fakat bir parçasını İstanbul'da bırakıyormuş gibi hissediyordu.
Yağmur aniden hızlanmaya başladı, adımlarını yavaşlattı. Yağmur altında yürümeyi seviyordu, huzur verecek her şeye muhtaçtı. Acılarından kurtulmak için kendisine uzatılan her dala sarılıyordu.
Bakışlarını denizden çekip sahil yoluna çevirdiğinde birkaç metre ilerisindeki genç adamı tanımıştı: Alperen Öztürk.
Alperen'in o günkü sözleri kulaklarında yankılanırken kendini paramparça hissetti, böyle hissetmeye hakkı var mıydı onu da bilmiyordu.
Alperen karşısında girmeyi beklemediği kadına mahçup fakat daha çok şaşkınlıkla bakıyordu, aklına Dila ile iki yıl önce dertleştikleri gece geldiğinde gözleri doldu. O gece kendini çıkmazda zannediyordu, asıl çıkmaz bu yaşadıklarıydı.
Dudaklarında buruk bir tebessüm oluştu, Dila'ya eskisi gibi sarılmayı çok özlemişti.
Dila kararsız bir ifadeyle adımlarına devam ederken Alperen de devam ediyordu, ikisi de sessizce gözlerini ayırmadan yürüyorlardı. Aralarındaki mesafe azaldığında gergince "Ben..." diye mırıldandı.
"Özür dilerim," diye fısıldadı Alperen sözünü keserek. "Verdiğim bir sözü tutamadım ama artık tutacağım."
Dila tebessüm ederek Alperen'e bakarken gözlerinin yandığını hissetti, ağlamamalıydı. Alperen kendinden emin bir şekilde konuşmasına devam etti. "Yanında olacağım, diye söz vermiştim. Bundan sonra yanındayım Dila, kendini hiçbir şey için suçlama."
Dila artık bu şehirden gidemeyecek kadar buraya bağlı hissediyordu, Alperen'in şefkati bir abisi varmış gibi hissettirmişti, kendine engel olamayarak hıçkırdı. Alperen defalarca özür dilerken Dila sadece ağlıyordu.
İhtiyacı olan şey, sahici bir sevgiymiş meğer.
✨
Alperen ve Dila dostluğu 🥺 Onların arkadaşlıkları da çok güzeldi :')
Yine uzun bölüm yazdım, umarım beğenmişsinizdir.
Menekşe sizce Başak'ı kurtarabilecek mi?
Barış sizce neye şahit oldu ve neden tehdit altında?
Görüşmek üzere❣
YOU ARE READING
Dev Adam | Texting
Teen FictionDev Adam: Sana zaman verdiğim süre boyunca acı çeken ben oldum. Dev Adam: Bana kendin gelmediğin sürece ben yokum, üzgünüm. • Başlangıç: 21 Temmuz.
