2. YARI ÇIPLAKLIK VAKASI 1🫐

10.6K 260 123
                                    

Yeni bölümüzle herkese merhaba! Umarım okurken keyif alırsınız. İyi okumalar....

...............................................

"Sen kimsin?" Duyduğum sert ve tok erkek sesiyle aklım çıkacak sanmıştım. Ağzımdan kaçan küçük çığlık eşliğinde ellerimi aceleyle ve büyük bir endişeyle bedenime sardım. Ne yapacağımı bilemeyerek telaş içinde sesin sahibine dönmek istediğimde üstüm aklıma geldi ve bu fikrimden hemen vazgeçtim.

  Beklemediğim bu olay karşısında elim ayağıma dolanmış, dilim tutulmuştu. Bedenim de aklım gibi kararsız, ne yapacağını bilemez olduğundan saklanmaya çalışmam sonucunda ayağım bir anda yanımdaki sehpaya takılmıştı. Tüm bu olanların üstüne bir de bu eklenince yere düşmek kaçınılmaz bir son gibi gözükmüştü gözüme.

Düşme fikrine kendimi hazırlayıp bu fikre kesin gözüyle bakarken belime dolanan büyük ve güçlü kollarla sesli bir nefes verdim. Fakat bedenime yaslanmış bu yabancı beden bana düşmekten daha iyi hissettirmedi. Aksine düşmek, şu an arkamdaki adamın çıplak tenimi sarmalayan ellerinden daha cazip geliyordu. Tanımadığım bir adamın kollarında yarı çıplak duruyordum! Kendimi ve bu dikkatsizliğimi yok etmek istiyordum.

"Burada ne arıyorsun?" O sert ve kendinden emin sesi yeniden kulaklarıma dolduğunda sinirlenmeden edemedim. Tabi şu an ki durumumuzun da bundaki etkisi ihmal edilemeyecek kadar büyüktü.

"Ne yapıyor gibi gözüküyorum?!" diye hiddetle karşılık verdiğimde hızlanan nefeslerini boynumda hissettim. Hızlı soluklarını neye bağlayacağımı bilemezken sinirlenmiş olma ihtimali düşüncelerimden bir hayli uzaktı. Burada sinirlenmesi gereken bendim. Arsız adam, üstümde bir şey olmadığını görmesine rağmen yanıma gelmiş beni sorguluyordu. Kesinlikle sinirlenmeye hakkı yoktu.

"Soyunduğunu görebiliyorum. Bu odada ne işin var?" İki dudağının arasından çıkan kelimeler beni yerin dibine sokarken birkaç saniye ne diyeceğimi bilemedim. Hem arsız hem de edepsizdi!

"Soyunmuyordum!" dedim dehşet içerisinde. Söylediğim şeyleri umursamadan belimdeki ellerini canımı yakacak derecede sıkılaştırdı. Ellerinin çıplak tenime temas etmesi yetmiyormuş gibi nefesini tenime üfleyerek

"Bu odada ne işin var?" diye tısladı. Evet, resmen tısladı. Sinirden kasılmış çenesini ve bedenini çok net hissedebiliyordum. Ellerinin değdiği yerler karıncalanmaya başlamıştı ve nu, gerlimem için yeterliydi. 

"Ü-üstümü giyiniyorum." dedim kekelememe engel olamayarak. Azıcık daha zorlasa gerginlikten kollarına yığılabilirdim. Bu kadar adrenalin bana ve monotonluğa alışmış kalbime fazlaydı.

"Kim getirdi seni buraya?" Sesindeki hiddet ve sinir bir an olsun azalmazken ben ürkmeye başlamıştım. Belimdeki elleri ve boynundaki nefesi de bana hiç yardımcı olmuyordu. Bu adam da kimdi? Dudaklarımı aralayıp konuşmaya başlayacağım sırada odanın kapısı pat diye açıldı.

"Tatlım, kıyafetler ol..." Konuşarak içeri giren Vera bizi gördüğünde sustu ve gözlerini belerterek bakmaya başladı. Bu adamla daha fazla yalnız kalmayacağımın bilinciyle bedenim büyük bir rahatlama yaşadı.

"Ne oluyoruz ya?" Vera'nın gözleri ikimizin arasında gidip gelirken ben zor da olsa belimdeki ellerden kurtulmuş ve hemen arkasına geçmiştim. Sonuçta hâlâ çıplaktım! Karşımdaki adamın yüzüne baktığımda karşılaştığım suret ile yutkunmamak için kendimi zor tuttum. Parlak gri gözler bana sinirle bakarken bende uyandırdığı tek duygunun korku olduğundan emin değildim. Korkunun yanında sinir, merak ve fazlaca telaş vardı.

"Bu kız kim ve burada ne işi var?" Yine sert sesiyle Vera'ya yönelik konuştuğunda bu tavrının bana özel olmadığını anladım.

"Adı Şifa. İş görüşmesi için gelmiş ama ben üstüne kahve dökünce buraya getirdim. Giymesi için kıyafet vermiştim ve çoktan giyinmiş olması gerekiyordu. " Temkinli bir şekilde konuşan Vera beni iyice şaşırtırken karşımdaki adamın biçimli ve kusursuz kaşları daha da çatıldı.

DİŞİ TUYGUN (Şifa-i Safi)+18Where stories live. Discover now