Biten sigarasını yere atıp ayağı ile ezdi. Arabasına binip kontağı çalıştırdı. Bundan sonra arada kalmayacaktı. Onun canını yakan herkesin canını yakacaktı. Konağın önün de arabayı durdurup büyük bir nefes aldı. Artık eve gelmek ona zulüm gibiydi. Sessizce arabadan inip konağa girdi. Annesinin üzgün halini görmek istemediği için sessizce yukarı çıktı. Elinde ki kediyle Baran’ı gördüğü gibi kaşlarını çattı. Annesi tepkisini göstermesine rağmen Baran’ın tutumunu bir türlü anlamıyordu. Adımlarını ona doğru atıp ilerledi. Onunla bir konuşması yapması lazımdı.

Baran gelen adım sesleri ile elindeki kediyi sevmeyi bırakıp kafasını kaldırdı. Abisini gördüğü gibi kaşlarını çattı. Onun Leyla’ya olan tavrını  doğru bulmuyordu. Hele annesini hiç anlamıyordu. Aslı yengesini sevip sayıyordu ama konu Leyla olunca varlığına dahi tahammül etmediği gözler önündeydi. O yüzden hem abisine hem annesine çok kızıyordu.

Seyit Ali elini Baran’ın omzuna koyup sıktı. Baran’ın tepkisi ortadaydı ve Seyit Ali Leyla için gösterilen bu tepkiyi anlamıyordu.

“Annem kediyi istemediğini belirtti. Bunun hala burada ne işi var. Niye sürekli onu kızdırmaya çalışıyorsun. Onu çektiği acı yeterli değil mi, bir de sizlerin üzmesi doğru mu?”

Baran boşta olan elini yumruk yapıp sıktı. Herkesin kendi kadar derdi vardı. Kimse bunun için gidip başkasını üzmüyordu. Abisi ve annesi acılarının ortak olduğunu bir türlü görmüyordu.

“ Küçücük kedinin kimseye zararı olmaz. Bir kenarda kimseye görünmeden beslerim onu, siz merak etmeyin.”

Seyit Ali eli ile burun kemiğini sıktı. Artık ailesine kendisini anlatamadığını düşünüyordu.

“Tabi ki bize zararı yok ama annemin evde hayvan beslenmesine olan tepkisini biliyorsun. Bu yüzden bence çok diretme hem kendini hem annemi üzersin. İstersen onu götürüp çiftliğe filan bırak orda bakarlar. İstediğin zaman gidip görür ilgilenirsen.”

Baran kafasını olumsuzca salladı. Onların tepkisinin kime olduğunu biliyordu. Sırf bu yüzden küçük kediyi göndermeyecekti. Derin bir nefes çekti. Şimdi merak ettiği asıl soruları soracaktı.

“Abi sizin Leyla ile alıp veremediğiniz ne. Ben size bakınca abimi ve annemi tanıyamıyorum. Gerçekten Leyla’ya karşı niye bu kadar katısın. Bugün annem onun üstüne yürüdü. Ona olmayacak şeyler söylüyorsunuz. Onun insan olduğunu kabul etmeniz niye bu kadar zor. Ben sizi anlamıyorum. Nasıl ki bu evliliğe sen zorlandın o da zorlandı. Hiç tanımadığı insanlarla yaşamaya başladı. Niye biraz onu anlamaya çalışmıyorsunuz. Aynı şey Ayşe’nin başına gelseydi sen ne yapardın.”

Seyit Ali öfkeyle” kimse benim kardeşimi hor göremez “diye tısladı.

Baran yavru kediyi eline alıp” Leyla’nın sahip çıkacak kimsesi olmadığı için mi bu kadar hor görüyorsunuz”

Kafasını olumsuzca sallayıp elindeki kediyle odasına doğru yürüdü. Abisi bile olsa yaptıklarına tahammül edemiyordu. Odasına girmeden Seyit Ali’ye bakıp “abi belki senden küçüğüm ama herkesi yaratan bir Allah olduğunu biliyorum. Onun Leyla’ya sahip çıkacağına inanıyorum. Umarım ilerde ahı sizi yakmaz”  deyip kapısını kapattı. Baran kapıyı kapattıktan sonra elinde bulunan yavruya kediye baktı. Şimdi Leyla’nın küçük emanetiyle ilgilenecekti.

Seyit Ali giden Baran’ın  arkasından kısa bir süre boş boş bakıp kendi odasına yürüdü. Kapıyı açıp içeri girdiği gibi Leyla’nın kokusu burnuna doldu. Bakışları önce pencere önüne gitti serili yatağı görmeyince kaşlarını çattı. Bakışlarını odada dolaştırdığın da yatakta cenin pozisyonun da uyduğunu fark etti. Hala bıraktığı gibiydi. Yatağa doğru yaklaştığın da ağlayarak uyuduğunu anladı. Önce dolaba gidip bir pike çıkarıp Leyla’nın üstüne örttü. Onun masum haline bakıp yavaşça yatağa oturdu. Simsiyah saçları bembeyaz örtünün üstüne resmen serilmiş gibiydi. Abisi haklıydı. Leyla isminin her anlamını taşıyordu. Simsiyah saçları gece gibiydi. Çok güzeldi simsiyah gür saçlı güzel kadın o Leyla idi.Güzelliğini isminden alan kadın.

Leyla Where stories live. Discover now