*17.Bölüm: ÖLÜMDEN DOĞANLAR

Start from the beginning
                                    

Oyuncu koltuktan halkaların ortasındaki yüksek sahnesinden çekilirken bir alkış fırtınası koptu. Müzayede yöneticisi, oyuncuya teşekkür ederek platforma tırmandı.  Halkanın en önünde kocasıyla oturan ev sahibini abartılı bir reveransla selamladı. Annarithel müzayedeye ev sahipliği yapan kadına bakınca gözleri bir çizgi halini alıp parladı sonra da platformun ortasındaki üzeri kırmızı bir örtüyle örtülmüş kaideye yürüyen yöneticiye baktı.

"Eh," dedi dudakları muzır bir ifadeyle kıvrılırken. "Bir insana, bir müzayede yöneticisine göre bir hayli yakışıklı... Umarım yarın yolumuza çıkmaz. Böyle bir yüzün soluşunu izlemek istemem."

Denizlerin ve kıvrımlı nehirlerin üzerinde yüzen; zenginliği gece yarısı ay ışığı vuran altınlar gibi parlayan kent Ryendal'ın Falissrina Bahçeleri'ne çok yakın olan bir bölgesindeydiler. Yaklaşık iki buçuk hafta önce Gruhtanmal'da büyük oyunlarına doğru tırmanan ilk sahneyi sergilemişlerdi. Zanosrit ve Beyaz Sırtlan adı takılan Annarithel resmen ve hiçbir çekinme olmadan açığa çıkmıştı. Annarithel kumarbazlar kralı Habzadan'ın ruhunu tüm halkın önünde yok etmiş-içindeki ruhların yanına hapsetmiş- ve isyanın okunu göğe fırlatmıştı. Hayalet ok öyle yükseklere fırlamıştı ki daha ikinci eylemlerini bile gerçekleştirmeden, fısıltılar yayılmaya, İnsan Krallar kudurmaya, insan halkı endişelenmeye ve yanlarına çekmek istedikleri arayışlara, isyanlara, göğüs germelere başlamıştı. Kaphreim, Roenya ve kurtulabilen diğerleri gölgelerin arasında şatoya dönmüşlerse de Annarithel ve Leoraan, kız yüksek bir büyü enerjisi yaydığı için koku solana, Elysthramlar'daki sinyal tükenene kadar üç gün boyunca at sürüp, kısa molalarla kaçmışlardı. Bölgelerden ve kasabalardan dolaşıp, kara sınırlarını ayıran denizleri aşıp Morlaniar'a varana kadar yarattıkları kaosa canlı tanık olma şansları olmuştu. Öyle ki, onların at sürüşlerinden daha hızlı yayılmıştı fısıltılar.

Şatoya döndüklerinde Annarithel iki gün boyunca yalnızca uyumuştu. Söküp aldığı ruhlar, damarlarındaki kıymıklar gibi batsa da yorgunluğundan herhangi bir kriz yaşamamıştı. Ama uykusunda uzun zamandır kaçtığı kâbusunun kollarına düşmüştü bu sefer. Fısıtlılar, kızıl ay, Kızıl Topraklar'a hapsoluşu ve toprağın onu yutuşu tekrar ve tekrar başa sarmıştı. Enhrecha'nın Ellyro'nun rüyalarına çok önceleri sızıp kardeşine uzaktan izlettiği ve sözde onurlu kaderine ittiği kâbuslar...

Bir başarı, elbette ki onu durdurmamıştı. Çünkü Zanosrit'e kabul edilişinin gücünü ve kendini kanıtlayışının yanında esas arzusuna ulaşamamıştı. Ayna Gözcüsü Ellyro'yu bulamamıştı onun yerine ruhundaki büyünün farkındalığını yaratmıştı. Her anından tiksinmişti Annarithel, gerçekler yüzüne dalga dalga çarptığında. Habzadan ve koruma gibi, kahrolası şerefsiz Rigel da Annarihel'a hapsolmuştu. Kollarına doladığı kuşaklarla yara izlerini gizliyor ve aynacının tavsiyesiyle içi çelikten dışı deri kaplamalı sıkı bir korse giyiyordu. İşe yarıyordu, kısmen.

Ryendal, iki günlük uykusundan sonra bütün uykularını feda ettiği yiyip içmeden planlarını yaptığı ikinci duraktı. Annarithel yalnızca bedenen değil ruhen de çok ama çok yorgun hissetmesine karşın, Ellyro için deneyeceği bir şans daha vardı. Saf bir inancın içindeydi. Bugün keşif için müzayedeye gelmişlerdi yarın ortalığı ateşe vereceklerdi ama bu gece, aynacıdan çok daha tehlikeli ve çok daha yetenekli biriyle randevusu vardı.

"Bugün, farklısın," diye fısıldadı Leoraan.

"Anlamadım?"

Leoraan omuz silkti. "Kokuşmuşlar, sıçanlar, piç kurularından başka bir şekilde hitap etmediğin insanların arasından..." Başıyla müzayede yöneticisini işaret etti. "Bu sevimsiz şeye, yakışıklı dedin. Hiç olmadığın kadar neşelisin."

Zalim Ruhların Dansı (Kanın Şarkısı Serisi 2)Where stories live. Discover now