Bulamamıştı.

O yüzden eve koşmuştu hemen. Merak ediyordu. Ve bulamadıkça merakı daha da körüklenmişti.
Acaba!.. hani umut etmek de istemiyor ama acabaaa annesi onun için özel olarak mı seçmişti? Annesi düşündüğü kadar umursamaz değil miydi yoksa? Yoksa onu gerçekten seviyordu da gösteremiyor muydu? (Öğretmeni öyle demişti birkaç hafta önce. Bazen yetişkinler ne hissettiklerini gösteremezlermiş.)

Eğer öyleyse hiçbir şeyin önemi kalmazdı. Annesi kendisini sevsin başka hiçbir şeyin, hiç kimsenin önemi kalmazdı. Hem artık istememeyi de öğrenmişti. Gerçi çok uzun zamandır istemekten vazgeçmişti. Yemeğini bile yapabildiği kadarıyla kendi hallediyordu. Odasını temizliyordu.
Annesi sarhoşken ya da uyurken etrafı o temizliyordu küçük bedeniyle. Artık çok garip gelmiyordu bunlar ona.
Yani kısacası.. annesi onu sevsin, başka hiçbir şey istemiyordu.

Yine de içindeki derin bilinç hali buna inanmaktan uzak tutuyordu onu.
Biliyordu çünkü eğer umut ederse, hayal kırıklığı oluyordu sonu!
Kendini kötüsünü düşünmeye alıştırmıştı önce. İnsanları zaten anlıyordu sonuçta. Çok da düşünmeye gerek kalmıyordu. Ama ihtimale kalan şeyler olunca önce kötüsünü düşünüyor, kendini hazırlıyor sonra ilerliyordu. Küçük bir bedene bunlar çok fazla da olsa, Sehmen gerçekten çocuk olduğu zamanı hatırlamıyordu.
O küçük bir kadındı sanki..
Koca yürekli küçük kadın...

Sonra annesinin kendisine baktığını fark etti. Kendine geldi. Daldığı düşüncelerden çıktı. Ve sormaktan kaçmaması gereken soruyu sordu.

+Anne. Şey... Bugün öğretmenim sordu da okulda. Benim adımın anlamı ne?

Kadın kaşlarını kaldırdı yavaşça. Hah bu muydu der gibi! Sonra kafasını eğdi tekrar. Tırnaklarıyla olan işine geri döndü. Birkaç saniye sonra cevapladı:

-Ne diye merak etmiş?

+Hiç öylesine. İlk kez duymuş da böyle bir ad. Ben de merak ettim sözlüklere baktım. Ama bulamadım.

-Hmmm öyle mi?

Diye hafif alaylı devam etti kadın. Sehmen bu alayı anlayınca, umudunun yine yine yinee yersiz olduğunu anlamıştı aslında. Ama yine de durmaya devam etti ayakta. Sorusunun cevabını almalıydı.

Çünkü içinde bir yerlerde bir dönüm noktasında olduğunu hissediyordu.

Duymaktan nefret edeceği, hayatının nefret kısmına geçmek üzere olduğunu bilmese de derin bir farkındalık vardı içinde. Bu yüzden sevmiyordu işte bu farkında olma halini.
Umut etmesine, sürprizlere izin verilmediği gibi kendi içinde bile buna müsaade etmiyordu.

Yine de durdu. Bilmeliydi. Kaçamazdı. Gitmek istese de o an ordan, biliyordu.. kaçamazdı. Yine bir yerde yakalayacaktı bu hal onu.
O yüzden bekledi sabırla. Birkaç saniyeyi yavaşlattı sanki zihninde. Zaman yavaşladı yavaşladı...

Annesinin dudaklarını kıpırdattığını fark etti:

-Sehmen değildi aslında Sehvendi. Sehven koyacaktım adını da nüfustan yanlış yazmış hödük herifin teki.

Birden kafasını anlamazca çevirdi. Annesi o sırada kafasını kaldırdı. Sanki zamanı gerçekten de avcuna almıştı da, daha da beynine kazımak ister gibi gözlerini gözlerine dikmişti.

Devam etti sonra:

-Sehven! Yanlışlıkla demek! Yanlışlıkla yapılan.

Sehmen kafasına sanki balyozla tek tek indirildiğini hissetti her bir kelimenin.
O an onun için nefretin gün doğumuydu. Şimdiye kadar hiçbir şeyden hiç kimseden nefret etmemiş kız, hayatının nefret vaktini böylece açtı.
İşte şimdi gerçekten annesinin düşündüğü, beklediği hatta belki de yapmak istediği şeyi yaptı.
Derin bir nefretin tohumunu attı içine.

Annesi garip bir şekilde ilk kez anlamıştı. Karşısında saliseler içinde değişen çocuğun farkına o an varmıştı.

Ama ... artık ... çok ... geç kalmıştı.

Kadın belki de çocukluğundan beri hissetmediği şekilde hissetmeye başladı ilk kez. Değiştirmek istedi. Az önce söylediklerini yutmak istedi. Birkaç saniye öncesine varmak istedi. Ağzını açtı usulca, şaşkınlıkla:

-Sehm...

Kız, kadının konuşmasına izin vermedi bu kez. Yıllardır kendisine yapıldığı gibi.. hatta daha kötüsüne gebe şekilde. Arkasını döndü yavaşça ve kapıya doğru yürüdü. Usulca kapıyı açtı.
Hep yaptığı gibi sessizdi yine. Ne adım sesi, ne nefes sesi. Ne ağzından çıkacak küçücük bir söz.

Fakat bu kez farklıydı. İkisi de bunun farkındaydılar.

Fakat hayat bu ya! Farkında olmak değiştirmeye yetmiyor. Geç kalınmışlıklara, zamanı durdurmaya geri döndürmeye, değiştirmeye yetmiyor..

Arkasını dönüp giden kızın ardından öylece baktı kadın. Az önce hiç sahip olduğunun farkında olmadığı kızını kaybetmişti.
O kadar yaptığı şeylere rağmen var olan kızını az önce iki cümleyle sonsuza kadar kaybetmişti.
Hiçbir zaman farkına varmadığı kalbinin küt küt atmaya başladığını hissetti o an!
Her şerde bir hayır misali belki kim bilir! Kızını kaybetti, zamanında kim bilir nerde kaybettiği kalbini kazandı.

Dönüm noktası; normal bir anda, normal bir zamanda, minicik bir kelebeğin kanat çırpışı etkisinde belki kendini gösterdi.







NOT: yazdığım şeyler kendiliğinden aktı gitti. Olay pek yok farkındayım. Fakat ilerleyen bölümlerde içgörü kadar olaylar da başlayacak inşallah.

Şimdi sizden ricam yorumlarınızla eşlik etmeniz. Cidden içten diliyorum bunu. Ben yazarken etkilendim. Niye bilmiyorum kendimi kaptırdım biraz. Ve sizlerin hislerini, düşüncelerini merak ediyorum.

Ana tema aşk savaşı. Fakat bunu yaparken aşıklara takılmamak benim derdim. Aşka aşık olmak nasıldır acaba??! Bana eşlik edin 💛😇

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Nov 12, 2021 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

~~~~"AŞK"A AŞIK~~~~ Where stories live. Discover now