Yıllar önce birgün
-Anneee. Annecim.. Anneeeee
İçerde tırnaklarını törpülemekle uğraşan, boya olduğu belli, kızıl siyah dip boyası gelmiş olan kısa saçlarının ardından azıcık kafasını kaldırıp üstünkörü baktı kadın. İşinin arasında bu yine ne ara gelmişti?
O kadar okula gönderiyordu, hatta sırf biraz daha uzak kalsın diye eve yarım saat mesafedeki en uzak okulu seçmişti. Müdür kabul etmemişti bi de .
Neymiş eve çok uzakmış da.. Yakınlarda yaşamayan ailelerin çocukları kabul edilmiyormuş da..
Sırf bunun için koskoca yarım gününü harcamıştı.
Müdürü ikna edene kadar ne dil dökmüştü. Sadece dil olsa yine.. O kel fodul kendini bi şey sanan müdür bozuntusuna kur yapmak zorunda kalmıştı bir de. Üstelik sanki bu kadar uğraşmasının nedenini de, bu kara kuru kendisine zerre benzemeyen sümsük sanmışlardı da, ne kadar ilgili düşünceli anne diye epey ilgilenmişlerdi.
Neyse aman kırk yılın başında işe yarıyordu ya işte...
Ne ara eve geldiyse bir de anneee diye bas bas bağırması yok mu! Resmen bütün havasını söndürüyordu. Kendisi gibi hatunun böyle bi kızı olduğunu kimse bilsin istemediği gibi, anne dediğinde hatta yüzünü gördüğünde bile tüyleri havaya dikiliyordu sanki.
Bu durum bazen minicik şekilde vicdanını sızlatıyor gibi olsa da, dönüp kızın yüzüne bakınca hiçbir şey olmamış gibi tekrar eski haline geliyordu. Anne olmak da böyle miydi canım? Kendi anasını hatırladı. O kadar kötü değildi tabi ama o da kendiyle pek ilgilenmezdi.
Uzunca süre mahalledeki evli manav bir herifle kırıştırmaktan kendine zaten pek vakit bulamazdı. Saç bakımı, üstü başı, röflesi kaşı gözü makyajı, akşama bilmem ne çamaşırı giyeyim telaşı derken kendisini hatırlamazdı bile anası..
Kendi anasına bakarak çok bile ilgileniyordu bu çirkinle. Hayır nolurdu sanki azcık güzel falan bir şey olsa. Hiç değilse erkek arkadaşına kendini acındırır, sempati duymasını sağlayıp da az biraz para bıraktırırdı eve.
Zaten Halim zibidisinin de suyu kaynamaya başlamıştı. Param yok, bu ay şöyleydi bu ay böyleydi derken her haltı üzerine yıkıyordu. Hayır al gülüm ver gülüm demi! Yavaştan artık yol verse iyi olacaktı. Yoksa başına kalacaktı o pinti.
Mahalleden kimseye özellikle bulaşmıyordu rahat rahat yaşayabilsin diye. Anasından gördüklerinden sonra neler olabileceğini de görmüştü. Anasının görüştüğü manavın karısı evi polislerle basmıştı da neler neler yaşanmıştı o sıra. İşin kötüsü taşınmamışlardı da. Sonrası kınanma, aşağılanma, ezilme... Sanki sanırsın önceden bilmiyordu mahalleli de, manavın karısı evi basınca öğrenmişler gibi.
Ne iki yüzlü toplum ama..
Neyse aman hiç öyle tehlikelere girmeden evinde bari rahatça yaşamak istiyordu. Onun için de erkek arkadaşı olacak herifleri mahalle dışından seçiyordu özellikle. Şimdiye kadar da gayet rahat idare etmişti.
Karışanı görüşeni olmayınca, aylık masraflarına rahat bulabileceği parası olunca (ki bunun için en az orta halli adamları buluyordu. Bi halta yarasınlar bari, kızı görünce evlenmeye de yanaşmıyorlardı sonuçta) mis gibi yaşayıp gidiyordu.
Ah bir de şu kız olmamış olsaydı..
Ama her güzelin bir kusuru oluyor işte anam bacım! Bu da kendi kusuruydu herhal. Gözlerini dikmiş kendisine meraklı meraklı bakan kızı görünce kaç dakkadır orda öyle dikildiğini merak etti birden.
Eve girince sesi de kesilmişti. Kendisinin kızdığını biliyor tabi sesini çok duyunca. O yüzden pek konuşmazdı da.
Ha sahi! Bu kız hakkaten pek konuşmuyordu ha! Ne demeye eve öyle telaşlı telaşlı gelmişti ki. Merak etti birden. Biri bir şey falan mı yapmıştı ki?
YOU ARE READING
~~~~"AŞK"A AŞIK~~~~
Randomİki dost bir ateş, aşkın farklı yüreklerdeki hareleri.. Aşkın ve aşıkların hikayesi. Her şey bir yürek çarpıntısı. Bir gönül merakı meselesi. Bazen bi şey o kadar dokunur ki içinde bir yerlere, her şeyi degiştiriverir. Bir yürekte başladı kıvılcım...
