Yok canım, dikkat etmesen görmezsin bile bunu. Kim sataşacak da bir şey diyecek? Hem kendisinin ne dişli olduğunu bilirdi mahalleli. Kızı pek sevmese de yine de kendisiyle dalaşmayı göze almazlardı.
Kafasını kaldırdı tekrar:
-Ne o kız? Ne anne anne diye çığırarak girdin de sesin çıkmıyor şimdi? Hayırdır noldu?
Kız dakikalardır ayakta annesine bakıyor ve bir iç savaş veriyordu aslında. Sorsa mı daha iyiydi sormasa mı?
Annesinden ne zaman beklentisine uygun bir karşılık almıştı ki? Her seferinde istisnasız hayal kırıklığına uğruyordu. İşin kötüsü ne kadar beklentisi olursa annesinden o kadar fazla da hayal kırıklığıyla doluyordu. Daha 9 yaşındaydı. Yaşına göre çok ufak tefek değildi aslında ama okula bir sene geç başlayınca sınıfındaki arkadaşlarından azcık daha büyük görünüyordu. 9 yıldır gözlerini dışardaki dünyaya açtı açalı belki, hep çevresini gözlemliyordu. Çevresinde gördükçe dönüp annesine bakıyordu.
Dışardaki insanların çocuklarına davranışlarını gördükçe, çocukların yaşamlarına şahit oldukça kendi annesinde de arıyordu hep bir şeyler.
Ama yıllardır her defasında... Her defasında annesi tam bir hayal kırıklığıydı. Önce istemeyi öğrendi. İstemenin ne olduğunu gördü. Sonra istedikleri karşılanmayınca kendisinde sorun aradı. Daha iyi olmaya çalıştı. Daha iyi, daha güzel, daha sevimli, daha çalışkan, daha, daha, daha...........
Ama hiçbir zaman annesi için 'biraz' bile olamadığını gördü. Beklentileri olmadıkça içine kapandı. İçine kapandıkça üzüldü, süzüldü.. İncelemeye devam etti her şeyi herkesi. İnsanların nasıl yaşadıklarını görüyordu. Nasıl ailelerin var olduğunu. Anne babaları. Babaları ahhhh.
Belki babası olsa!..
Yasak! Baba kelimesi yasaktı. Baba düşüncesi bile yasaktı.
Ses çıkarmak yasaktı. Pis olmak yasaktı. Başkalarıyla samimi olmak yasaktı. Bir şeyler istemek yasaktı. Annesinden bir şey beklemek yasaktı..... Ne çok yasak vardı hayatında.
Her neyse. Şimdi merak ettiği şeyi sormak istiyordu aslında. Sormayı deli gibi istiyordu. Bu kadarı da yasak olamazdı herhalde! Adını merak etmişlerdi bugün okulda.
Öğretmeni "Adının anlamı ne?" Demişti.
Birden kem küm etmişti. Çünkü hiç merak etmemişti. Ne kendisi, ne başka biri. Kimse merak etmezdi onu zaten. Kimse sormazdı onu.
Öğretmeni onunla ilgilenmişti bugün. Onun için küçük bir şeker almıştı. Kendi kızına alırken Sehmen'i görmüş, vicdanı sızlamıştı herhalde de o yüzden bir şeker de ona alıvermişti. Sehmen farkındaydı.
İnsanların ne hissettiğini içgüdüsel olarak anlıyordu. Hatta ne düşündüklerini aşağı yukarı çıkaradabiliyordu. Bu aslında harika bir şey sayılmazdı. Ama Sehmen ne zaman başladığını kestiremediği bir zamandan beri, insanların düşüncelerini ve hislerini anlayabildiğini biliyordu.
Her neyse.. Aslında önemli olan şeker de değildi, öğretmeninin vicdan yapıp bir şeker de ona almak zorunda kalması da ..
Bugün biri kendisini görmüştü!! Biri kendisini fark etmişti!!! İşte Sehmen için muhteşem olan buydu.
Ve öğretmeni kısacık bır süre de olsa onunla sohbet etmişti. Ailesini, derslerini sormuştu.
Adını sormuştu.
Adını... Sehmen ne demek ki demişti kendi kendine. "Adının anlamı ne?" Demişti.
Öğretmeni Türkçe dersine giriyordu. O bile bilmiyordu. Kendisi nasıl bilsindi ki?
Sonra merak etti işte. Türkçe sözlüğünden baktı önce. Sonra kütüphaneye gidip sormuştu. Kitapları incelemişti kendince.
<Belki çocuk aklıyla o zamanki bilgisiyle, birkaç sözlük daha işte>
ESTÁS LEYENDO
~~~~"AŞK"A AŞIK~~~~
De Todoİki dost bir ateş, aşkın farklı yüreklerdeki hareleri.. Aşkın ve aşıkların hikayesi. Her şey bir yürek çarpıntısı. Bir gönül merakı meselesi. Bazen bi şey o kadar dokunur ki içinde bir yerlere, her şeyi degiştiriverir. Bir yürekte başladı kıvılcım...
Bölüm 2
Comenzar desde el principio
