Bölüm 12 : Çılgın Ucubeler Çetesi

191 18 6
                                    

Ağırlaşan göz kapakları yaşadığı onca şeyden sonra açılmayı reddediyordu. Belki de yıllarca uyusa, her şey çözülebilirdi. Yine de bayılıp duruyordu ve bundan hiç memnun değildi. Tüm bunların bilincinde olarak açtı gözlerini.

"Pekâlâ diye düşündü vücudunu yoklarken. "Yine bilmediğim bir yerde gözlerimi açtım." Göğsü ve kolları bandajlanmış, üstü çıplaktı. Belli ki birileri vücuduyla, neredeyse kapanmış olsalar da savaşta aldığı yaralarla ilgilenmişti. Bunun için minnettar mıydı, karar veremedi. Yine de tüm bunlar onu öldürmeyeceklerini kanıtlardı.

Aniden bir ağrının saplanmasıyla yattığı yerden fırladıysa da bir süre acının etkisinden çıkamadı. Deli gözlerle etrafına bakınan Price, yavaşça sırtını duvara yasladı ve acının azalmasını umdu. O acı çektiği sırada, uyandığını fark eden bir kişi odanın kapısını aralamış, içeri giriyordu.

Zihnini toparlamaya çalışan Price, bağdaş kurarak beklemeye başladı. Onu koydukları yatak oldukça rahattı, evlerine aldıkları kişiye pek mütevazi davranıyorlardı. Bunu ikinci kez teyit ettiyse de derinlerde bir yerde, fantastik işkenceler çekeceği için korkuyordu.

İçeri giren silüete baştan aşağıya baktığında gözleri faltaşı gibi açıldı, "Yok artık..." dedi olağanüstü bir şevkle. Şaşkınlık ve arzu karışmış, içini ısıtır olmuştu. Sanki kelimeleri kaçıp gitmek için bahane arıyordu.

Yine bir vurgun yemişti. Herkesin gözlerinde ayrı bir sır yatardı, bunu asla reddetmemişti. Ancak karşısındaki kişi, diğerlerinden çok farklıydı. Kızın zümrüt yeşili gözleri, adeta insanı farklı bir boyuta götürüyordu. Dalgalı, sarı saçları omuzlarının üzerine düşmüştü. Normal insanlara göre daha açık renkli olan teni, tüm özelliklerini daha da göz önüne seriyordu. Çam yeşili elbisenin detayları göz kamaştırıyor, kızın boynundaki yeşil mücevherli kolye de her şeyi tamamlıyordu. Price'a göre -en azından şimdiye kadar- gördüğü en mükemmel şey, karşısında duran kişiydi. Ama bir sorun vardı. Dışarıdan bakıldığında bir sapık edasıyla gözlerini kızın üzerinde gezdiren Price'ın bakışları, sanki daha önce görmediği bir ayrıntıya takılmıştı. İçten içe hissettiği, gözle görülmese de varlığından emin olduğu bir ayrıntı.

"Neeee?"
Karşısında bir elfin olabileceğine bayılırken bile ihtimal vermemişti Price. Yıllar boyunca oyunlarda, dizilerde, filmlerde ve romanlarda bu varlıklarla karşılaşmıştı ama bunların hepsi hem önceki hayatında kalmıştı hem de gerçeklikle hiçbir alakaları yoktu! Nutku tutulmuş, eli kolu bağlanmıştı. Ne diyeceğini bilemez halde aptal aptal kıza bakmakla yetindi bir süre. Karşısında bir elf vardı. Gerçek bir elf. Hareket eden, olağanüstü güzel gözleriyle ona doğru bakan... Düşüncelerini bir kenara atmak için kendini zorladı. Eğer bu kız bir elfse -ki bundan neredeyse emindi- en belirgin ayrıntı, onları insanlardan ayrılmasını kolaylaştıran o ayrıntı neredeydi? Kızın sivri kulaklarını hiçbir yerde -neresine bakarsa baksın- göremiyordu. Belki de kulaklarına baksa yeterdi.

"Uyanmışsın, insan" dedi tok bir ses, kızın yanından sıyrılarak içeriye girerken. "İnsan" kelimesindeki vurgusu, Price'ın hiç hoşuna gitmemişti.
İnce hatları, geniş omuzları ve mavi tonlamalı elbisesi, kızdan farklı bir mevkide olduğunu gösteriyordu. Gümüş işlemeli kıyafetinin kraliyete ait olduğunu anlamamak işten bile değildi. Belinin sağ tarafında asılı, kabzasında belli belirsiz figürlerin olduğu bir kılıç vardı.

"Olmazsa olmaz..." diye geçirdi içinden. "Nerelere geldim ya yine? Lanetli falan mıyım oğlum ben? Kesin elflerle karşılaşma oranı milyonda bir falandır... Hay sikeyim ya!"

Çok geçmemişti ki, Price'ın üzerindeki bakışların ağırlığı arttı. O ise düşünce aleminden çıkmayı başarmış olsa da şoktan kurtulamamıştı. Sonuçta, ilk defa böyle garip varlıklarla karşılaşıyordu.

Hilebaz - Ejderdişi DiyarıWhere stories live. Discover now