Mezarlık, Teklif Ve İtiraf

Start from the beginning
                                    

"Bana inanıyorsun değil mi? O kad-" hızla sözünü kestim.

"Sana inanıyorum ama şu an bunu düşünemeyiz. Di..." Dilay'ı gitmeyi istemekten son an da vazgeçtim çünkü Gurur'un oraya gittiğini biliyordum. Bu yüzden oraya gidemezdik.

"Beni evime getirir misin?" Kurt, yüzüme dikkatlice baktıktan sonra başını salladı. "Arabam diğer tarafta. Gidelim," diyerek eliyle ileriyi işaret ettiğinde onu onayladım.

Beraber yan yana yürürken ellerimi hırkamın cebine sokmuştum ve biraz daha genişletmiştim. Bakışlarım yerdeyken ikimizde konuşmuyorduk.

Kurt'un arabasına bindikten sonra çantamı önüme alıp sırtımı iyice koltuğa yaslamıştım.

"O kafeye neden gittiniz?" Kurt, arabayı çalıştırıp park ettiği yerden çıkardı.

"İş için güzelim. Biliyorsun ki şirketimizin ortağının kızı... Yusuf Yelkıran yerine o geldi. Yani babası adına. Sırf onu babası hatrına küçük düşürmemek için sustuğumu anladın değil mi?" anladığımı belirtmek adına başımı salladım.

Kurt, o kadının babası hatrına susmuştu ama onların ben de bir hatrı olmadığı için aklımdaki planı uygulamak için bir engelim yoktu.

Yaktım çıranı Selda Yelkıran.

O kadını bir göreyim, o zaman ortaklığı bir yerlerine sokmasını bilirim.

Şirkete her geldiğinde dekolteli kıyafetler zaten gözümün önünden gitmiyordu. Bir de bu olanlar eklenince iyice çileden çıkarmıştı beni.

Evimin önüne geldiğimde özlemle iç çektim. Sıradan bir mahallede ev bulduğum günü daha dün gibi hatırlıyordum. Fazla ünlü bir mimar değildim ama olsam bile bu evden taşınmayı düşünmüyordum.

Arabadan indiğimizde Kurt ile karşı karşıya durduk.

"Sen gidebilirsin artık..." nefeslendim. "İyi geceler." cevap vermesini beklemeden arkamı dönüp gidecektim ki bileğimden tutularak ona doğru çekildim.

"Bu gece seninle uyumama izin ver," diyerek yalvarır gibi bir hal takındığında boğazım düğümlendi.

"Lütfen, sadece bir kez." bir süre yüzünü inceledim. Kararım belliydi ama nedense onu bekletmek istedim. Daha sonra derin nefes alıp verdim ve başımı salladım. "Tamam."

Evimin kapısını açıp girdiğim ilk an o tanıdık koku burnuma doldu. İki aydır İzmir de olmama rağmen hala evim gibi kokuyordu. Neyse ki kokusunu kaybetmemişti.

Saat çoktan gece yarısını gösterirken evi havalanırmak için camları açtım. Daha sonra da ayakta beni izleyen Kurt'a çevirdim gözlerimi.

"Aç mısın?"

"Hayır güzelim," diyerek yanıma geldi ve beklemediğim bir an da saçlarımın üzerini öptü. Alnım, eğilmesiyle çenesine denk gelirken kokusu da burnuma dolmuştu bile.

Geri çekildikten sonra gözlerimi kırpıştırarak kahverengi gözlerine baktım. Elimi tuttu.

Gözlerim anında birleşen ellerimize kayarken, ilerledi ve beni de peşinden yürüttü. Hislerim sanki bir avuca sığmış gibiydi.

Odama girdik ve ışığı açan Kurt oldu. Her şey bıraktığım gibiydi. Evimi gerçekten de özlediğimi şu an daha net bir şekilde anlıyordum.

İki kişinin de sığabileceği yatağıma ve çiçekli çarşafıma baktım. Sanırım değiştirme vaktim gelmişti. Burada bıraktığım az eşyam vardı ama üzerimi değiştirmek istemiyordum. Zaten eşofman takımım vardı.

Sensiz Olmaz||Tamamlandı||Where stories live. Discover now