5. Bölüm | Ona Karşı Koyabileceğini Mi Sanıyorsun?

En başından başla
                                    

      “Günaydın,” dedim gülümseyip.

      “Günaydın,” dedi o da gözünü yoldan ayırmadan.

      “Höd- Şey aman Deniz, ilk defa dürtmeme gerek kalmadan günaydın diyorsun, kutlamamız gerekiyor bunu,” dedim gülüp.

      “Günaydın dediğimde değil de ‘hünadn’ dediğimde kutlarız 404, nasıl fikir?” dedi muzip bir sesle.

      “Hünadn ne?” diye sordum.

      “Seni zeki bir şey sanmıştım Umay, hünadn ne onu bile hatırlamıyor musun?”

      “Yoo gayet tabi hatırlamıyorum. Hatırlamam gereken bir şey miydi?”

      “Aydınlatmamı ister misin?”

      “Unuttuysam vardır bir bildiğim,” dedim lafı dolandırıp. Başını bir saniyeliğine bana çevirip kahkaha attı. Gözünü yoldan ayırmaması çok iyi bir davranıştı. Sanırım arabayı kiralamıştı ve en ufak bir hata yapmadan aldığı yere geri vermek istiyordu.

      “Arabayı kaça kiraladın?” diye sordum elimi çantama atıp.

      “Kiralamadım,” dedi.

      “Yoksa babandan gizli arabasını mı kaçırdın Deniz? Lisede arkadaşım babasının arabasını kaçırınca adam çalıntı ihbarı yapmıştı. Ya seninki de yaparsa? Hemen geri dönüp bırakalım adamcağızın arabasını, bir otobüsle gidelim.”

      Benim böyle bir arabam olsa değil çocuğuma vermek, binmeye kıyamazdım. Onun babası da benim gibi düşünüyordu; emindim! Kocaman bir kahkaha patlattı.

      “Telaş etme, benim arabam bu, kimse çalıntı ihbarı yapamaz,” dedi. Fakat ben otomatiğe bağlamış, biraz da uykusuzluktan iyice kendimi kaybetmiştim.

      “Ya senin değilse Deniz? O zaman ne olacak? Hırsız damgası yiyeceğiz mezun olunca kimse bizi işe almayacak. KPSS ye girsek bile memur da olamayacağız sabıkalıyız diye.”

      “Umay! Sen daha uyanamadın sanırım. Bu araba Deniz Kamer EVLİYAOĞLU’na ait.”

      “Baştan söylesene şunu,” diye payladım bir güzel Deniz’i. Yine bir kahkaha attı.

      “Ya senin değilse? Sabıkalıyız, memur olamayacağız!” diyerek sesimi taklit etti. 

      “Dalga geçmesene!” dedim somurtup.

      “Olmaz! Sonra çalıntı ihbarı yaparlar!”

      “Eğer sen hep böyle yapacaksan alayım hediyeni bitsin bu iddia!”

      Tek elini direksiyondan çekip ağzının hayali fermuarını çekti, kilitledi ve anahtarı pencereden dışarı attı.

      “Tek kelime etme, ben uyuyacağım,” deyip emniyet kemerini çözdüm. Az popomu dönmek gibi olacaktı ama yapabileceğim bir şey yoktu. Biraz kendimi toplayı uyumaya çalıştım. Yolu izlerken uyumak çok tatlıydı ve taş çatlasın on dakika içinde derin uykuda olurdum. Ama olmadı. Serik’i geçtik, Manavgat’a yaklaştık, uykum bana mısın diyor, gelmiyordu. Deniz de inadına tek kelime etmiyor, sadece yola bakıyordu. Düzgünce oturup yan yan Deniz’e baktım. Uyuduğumu sanıyordu, uyandığımı görüyordu ama hala tek kelime etmiyordu.

      “Deniz,” dedim. Cevap vermedi. Yineledim, yine cevap vermedi. Tamamen ona döndüm.

      “Deniz diyorum!” dedim yüksek desibellerden herhangi biriyle. Bana dönüp ağzının fermuarını işaret etti. 

Son ÖpücükHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin