larchmont köyü vadinin zambakları gibi kokuyor*

Začať od začiatku
                                    

Bakışlarını uçağın penceresine çevirdi, Kore Cumhuriyeti ve Japonya'yı ayıran o denizin üzerindeydi ve yer ile gök birbirine girmiş haldeydi. Maviliklerin arasında dolanıyordu, açık gökyüzü algılarını biraz karıştırırken derin bir nefes aldı. Prens Sejong'un aksine deterjan ve birbirine karışmış parfüm kokularını soludu. Bir bardak su istedi, bulanan midesini sakinleştirmek istiyordu. İçindeki heyecanının sadece içinde bulunduğu uçaktan kaynaklanmıyor olduğunu biliyordu, Kim Taehyung'u göreceği heyecanı tüm kalbini ele geçirmişti. Prens Sejong'un Komutan'ı gördüğündeki heyecana benzetti bunu, ikisi de kalbinde oluşan hislere anlam veremiyordu. Uzatılan kapalı su şişesini aldı, minik yudumlar alarak içerken onu aklında canlandırmaya çabaladı.

Aklında kalan resmi bir türlü daha olgun, daha büyümüş birinin yüzü haline getiremiyordu. Onu aklında canlandıramamak onu heyecan içinde bırakıyordu, bundan zevk aldığını reddedemezdi. Onu görmek için daha fazla istek duymasına sebep oluyordu bu, Kim Namjoon'dan fotoğrafını istememesinin nedeni de buydu. Onu kendi gözleri ile görmek istiyordu. Kendisine nasıl davranacağı umurunda bile değildi, bir kez yüz yüze gelseler ve onun nasıl birine dönüştüğünü görebilse yeterdi. Konuşma gerçekleştirirlerse ve kitap ile kendi yaşantısı hakkındaki sorulara cevap bulursa memnun olurdu ama Kim Taehyung'u zorlamak aklının ucunda bile yoktu. Su şişesini yanına bırakarak kitaba geri döndü, Prens Sejong'un ilk kez aşkı tattığı ve hislerinin ne olduğunu çözememeyi okumak ona iyi geliyordu, tek bocalayanın kendisi olduğunu görmeyen bir insanın rahatlaması gibi bir histi.

Hoştu, kalbinde tatlı bir esinti gibi süzülüyordu.

"Komutan'ın kendisinden ne istediğini bilmiyordu, bir kez olsun bakışlarını kaldırmasını ve onun gözlerine bakmayı diliyordu. Komutan Park'ın gözleri güzeldi, baktığı kısa anlarda yüreğini ele geçirmişti. Korkunçtu bu duygular, kendisi ile savaşmasına neden oluyordu ama aynı zamanda sıcacıktı, odasında, ateşin hemen yanında oturarak ona bakan yaşlı kadının uydurduğu hikayelerle uyuyakaldığı çocukluk günlerini hatırlatıyordu. "Bir sorun mu var, Komutan?" Onun konuşmayacağını fark ettiğinde bir kez olsun sesini duymak için konuştu Prens Sejong, Komutan'ın yutkunduğunu fark etti. Gergin miydi? Neden böyle duruyordu karşısında? "Sizi Busan'daki saraya götürmekle görevlendirildim, efendim." dedi Komutan, bakışları kısa bir anlığına yerden kalktı ve Prens Sejong'un şaşırdığını gösteren yüz hatlarında gezindi.

Busan Sarayı.

Gerçek bir saray değildi orası, savaş giderek kızışmış, düşman ülkenin sınırlarına dayanmış olmalıydı. Onu korumak istiyorlardı, Kral bu işgal sırasında bir sorun ile karşılaşılır ve hayatından olursa, onun yerine geçmesi için saklayacaklardı onu. Prens Sejong yerinde sallandı, Busan'a gideceği uzun yolu ve Komutan Park'ın hemen yanıbaşında olacağını düşündü. Onunla yapılacak bir yolculuk ne kadar eski bir at arabası üzerinde olacak olsa da özel olacaktı, üzerinde kraliyet kıyafetleri olmayacak, halktan, halkın en düşük kademesinde bir insan gibi görünecekti. "Eşyalarınız hazır ediliyor, efendim."  Prens Sejong gülümsedi, kısa süren bu gülümseme ülkesinin ve babasının düştüğü duruma oldukça ters düşüyordu. Nefret etti kendinden, bir an nefesi kesildi bu düşüncelerle dolu zihne sahip olduğu için. Gözlerini kısa bir süreliğine yumdu, babasını görmek istediğini söyledi götürülmeden önce ama hayır, babası çoktan Komutan'ın yerine ordunun başına geçmek için saraydan ayrılmıştı."

Jeongguk kendini Prens Sejong'un yerine koydu, sevdiği insan ile geçireceği bir ana sahip olmanın verdiği mutluluğun bile insanın boğazında takılı kalmasının ne olduğunu anlamaya çabaladı. Kötü günlerin getirdiği minik mutlulukların bile insana bu kadar düşünce ve kasvet veriyor olması ne kadar acıydı. Kitabı kapattı, okurken kalbine inen bir ağırlık bırakıyordu. Uçak inişe hazırlanmaktaydı, Japonya hemen altta tüm görkemi ile kendini gösteriyordu. Osaka'nın başkent Tokyo kadar olmasa bile yüksek binalara, karmaşık bir trafiğe ve insan kalabalığına sahip olduğunu biliyordu.

aşk ve diğer hazin şeyler' taekookWhere stories live. Discover now