Amaris

76 32 79
                                    

   Yas.

Güneş yüzünü göstermeyi bıraktı.
Göğün kalbi siyaha büründü.
Gök durmaksızın ağladı.
Rüzgarlar en sert yüzünü gösterip her yeri yıktı.
Evren onun gidişiyle küçük bir çocuk gibi ağlıyordu.

Bir veda sözcüğü bile söylemesine izin vermedi. Nefreti bırkaç saniyeye bile tahammül edemez miydi?

Kalbi onun için atarken, durduran da oydu.

Öldürdü.

Onu bu sonsuz evrenin karanlığına hapsetti.

"Eldon"

O karanlığın en korkunç yüzüydu. O aldatıcı, kıskanç ve nefret dolu bir İristi.

************

Kafam hiç olmadığı kadar yumuşak bir zemindeydi. Ne üşüyordum ne de terliyordum. Gözlerimi araladım. Aylar sonra normal bir şekilde güne uyandım.

Nerdeydim?

Ayağa fırladım. En son neler olduğunu düşündüm. Başıma bir ağrı girdiği an yatağa oturdum. Sağ elimle ağrıyı geçiriyormuş gibi kafamı tuttum.

Odanın kapısı tıkladı fakat önemsemedim.

Yavaşça kapı açıldı ve bir kadın girdi. Beni görür görmez biraz panikledi.

"Affedin Prenses. Ses gelmeyince hala uyuyor olduğunuzu düşündüm. Size kıyafet getirdim." elindeki kıyafetleri kapının yanında duran sandalyenin üstüne bıraktı.

"Nerdeyim?" diye sordum.

"Prenda Sarayındasınız efendim. Prens Honor sizi gün doğumundan hemen sonra getirdi."

"Gleen. O nerde?"

"Salondalar efendim." Gülümsedi.

"Teşekkür ederim." deyip gülümsedim.

Üzerimi değiştirip saçlarımı daha fazla uğraşmadan ördüm. Bu kadar ağrıyorlarken toplayacak değildim.

Uzun sıkı bir elbise bedenimi sarıyor ve kollarındaki dantel detayları hoş gösteriyordu. Aynadaki yansımam hoşuma gitmişti. Açlıktan midem duvarlarini yumruklamaya başlayınca daha fazla oyalanmadan bir şeyler yemeğe gitmeliyim.

Kapıyı açarken uzunca bir koridor karşıladı beni. Duvarlarda aydınlatması için gaz lambaları asılmıştı. Gündüz olmasına rağmen sarayın bu kısmı gün ışığı almıyordu.
Koridorun bitiminde merdivenleri gördüm. Adımlarımı kimsenin duymasını istemeyerek atıyordum. Buna gerek var miydi? Bilmiyorum.

Son basamaktan inip etrafı inceledim. Devasa bir salon ve devasa bir pencere. Gözlerim pencerenin hemen önünde onu gördü. Gleen'ı

Karşıma aniden çıkan az önceki kadın, yerimde sıçramama neden oldu.

"Ah üzgünüm efendim. Sizi korkutmak istemedim. Kahvaltınızı hemen hazırlıyorum."

"Rica etsem. Adınız neydi?"

"Rutanya efendim. Bir isteğiniz mi vardı?"

Gülümsedim. Karşımdaki mahcup kadının omuzuna nazikçe dokundum. O bu hareketim karşısında affaladı.

"Hayır Rutanya sadece teşekkür etmek istedim."

Minnettar şekilde gülümsedi ve soldaki koridora doğru ilerledi.

"Sizi böyle görmek çok güzel. Beni günün şafağında çok korkuttunuz Prenses."

Gleen'in sesi tekrar ona dönmemi sağladı.

FLIENDAOù les histoires vivent. Découvrez maintenant