Encounter

60 12 5
                                    

''Bir ve, iki ve, üç ve, dört v-''Bay Park'ın sesinin kesilmesi ile derin bir nefes verdim ve bakışlarımı ona çevirdim, dönüşü kaçırmıştım

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

''Bir ve, iki ve, üç ve, dört v-''

Bay Park'ın sesinin kesilmesi ile derin bir nefes verdim ve bakışlarımı ona çevirdim, dönüşü kaçırmıştım. Kollarını belinin iki kenarına yerleştirmiş, oldukça umutsuz ve bir o kadar mutsuz gözlerle bana bakıyordu. Zar zor ikna ederek bana ek ders vermesini sağlamıştım, hareketleri normal hızından daha yavaş bir şekilde yaptırıyordu ancak ben buna rağmen hala yetişemiyordum. Dönüşlerde -özellikle en baştaki dönüşte- çok fazla zaman kaybediyordum ve bu bir patenci için oldukça büyük bir sorundu. Terden artık yüzümün her bir yanına yapışmış tokamın evcilleştiremediği ve bir arada tutamadığı bebek saçlarımı sol elimle bir çırpıda kenarlara çekerken dudaklarımı ıslattım, o ise bu esnada konuşmak için dudaklarını aralamıştı. Alacağım geri tepkiden korkuyordum.

''Dönüşleri kaçırıyorsun Deiji, bunun farkındasın öyle değil mi?''

Ayağındaki patenlerini yavaş bir şekilde buzun üzerinde hareket ettirerek bana biraz daha yaklaşmıştı. Gözlerimi kırpıştırdım ve alt dudağımı kemirmeye başladım, doğru bir şekilde yapabilmeyi çok istiyordum ancak bir türlü olmuyor olması canımı çok sıkıyordu.

''Ek ders isteyince seni kırmak istemedim, diğer çocular burada oldukları zaman hareketleri yaparken çekindiğini biliyorum ancak bu hareketi bugün yaklaşık on beş kere tekrar ettik ve saat..''

Bakışlarını saate çevirdikten sonra tek kaşını havaya kaldırmış, ardından tekrar bana dönmüş ve devam etmişti.

''.. Saat dokuz buçuğu geçiyor. Üzgünüm ama devam edemeyiz, bugünlük bu kadar, kapatmam gerekiyor salonu.''

Tek kelime etmeden yüzüne bakarken içimden sürekli neden olmadığını tekrar etmekten başka bir şey yapamıyordum. Hafifçe yutkundum, bir yandan da parmaklarıma işkence etmekle meşguldüm, artık pek işe yaramıyor olsa dahi bir çeşit stresle baş etme yöntemimdi. Sol elimin tırnakları ile sağ elimin işaret parmağındaki, tırnak kenarımdaki o minik, küçücük deri parçasını tutmuş oradan çekip çıkartmaya çalışıyordum. Oluşacak olan yaranın daha sonra canımı çok yakacağını ve muhtemelen iltahap kapacağını bilsem dahi yinede bunu yapmaktan alıkoyamıyordum kendimi.
Yavaşça kayarak Bay Park'a doğru ilerledim.

''B-Bay Park, izin verirseniz ben bir süre daha çalışmak istiyorum. Anahtarı bana bırakırsanız çıkarken ben kapatırım ve yarın erkenden gelip açarım. Lütfen biraz daha çalışmama müsade edin, buna gerçekten ihtiyacım var.''

Biz süre yüzümü incelemiş ve daha sonra başını öne eğip bıkkın bir nefes vermişti, yüzüm düşerken hafifçe yutkundum. Anlaşılan bu 'yeterince başıma dert oluyorsun, bu gece seninle daha fazla uğraşmak istemiyorum' demekti kabaca. aşımı hafifçe öne eğdim ve derin bir nefes alıp konuşmaya başladım. 

''Bu gece bana birkaç saat ayırdığınız ve beni çalıştırdığınız için teşekkürler, Bay Park.''

Bir şey demesini beklemeden  pistten kenardaki demir parmaklıklara tutunarak çıktım. Dikkatle merdivenlerden indikten sonra kenara koyduğum batenin bıçaklarını kaplayacak plastiği alıp dışı soğuk su ve kristalleşmiş küçük buz parçaları ile kaplı demire geçirdim. Bunlar mermer ve normal zeminde patenle düşmememi sağlayan plastik parçalarıydı. Yavaş ve dikkatli adımlarla soyunma odasına girdikten sonra kenardaki sandalyeye oturdum ve patenin iplerini çözüp sandalyenin ayaklarından birine yasladım. Dirseklerimi bacaklarımın üzerine bastırdıktan sonra elimle yüzümü kapattım ve derin bir nefes almaya çalıştım.
 Hani çalışmak daima başarı getirirdi? Hani eğer yeterince bir şey için uğraşırsam sonunda istediğim başarıyı elde ederdim? Bunların hepsi yalan mıydı? Nerede hata yapıyordum..? 

Üzerimi değiştirmeden spor ayakkabılarımı giydim, montumu üzerime geçirdim ve patenimle çantamı alıp hızlı adımlarla kurumdan ayrıldım. Bir şekilde çalışmam gerekiyordu, hava soğuktu -hatta kelimenin tam anlamı ile buz kesiyordu- ve belki bir ihtimal yarım kilometre ötedeki gölün üzeri yeterince donmuş olabilirdi eğer donmadıysa da yalnız başıma oturup biraz kafa dinlemek iyi gelebilirdi. 

Ellerimi ceplerime yerleştirmiş, montumun uç kısımlarından tüyleri sağa sola uzanan -hatta bunlara belki de yapay kıllara sahip bile denebilecek- şapkasını kafama geçirmiş, büyük bir vurdumduymazlıkla yerde birikmiş, ortalama on santim kalınlığa ulaşmayı başaran karları çiğneye çiğneye ilerliyordum. Bakışlarım adımlarımdaydı, her verdiğim nefeste havaya yayılan buhar oldukça hoşuma gidiyor ve biraz kafa dağıtmamı, gülümsememi sağlıyordu. 

Ortalama on beş dakikalık bir yürüyüşün ardından sonunda göle varmış, dikketle atrafa bakınıyordum. Etrafta kimsecikler yoktu, bu da benim için iyiydi, daha rahat hareket edebilirdim. Kenardaki banklardan birine ilerledim ve üzerinde birimiş karı elimle tek bir hamlede kenara itekledikten sonra eşyalarımı ve üzerimdeki montumu bankın üzerine koydum. Vücudumu tekrardan esnettikten sonra üzeri ıslak olan banka oturup bir çırpıda ayaklarımdaki botların yerini patenlerimin almasını sağlayıp doğruldum ve göle kısa bir bakış attım. Üzeri donmuş görünüyordu, buzun çatlamaycağını ve benimde soğuk suyun içine düşmeyeceğimi umuyordum. 
 Paten yüzünden paytaklaşan adımlarımla yavaş yavaş gölün kenarında ilerledim ve sağ ayağımla buzun üzerine hafifçe bastırdım, sağlam gibi görüküyordu. Sol ayağımı da buzun üzerine attıktan sonra yavaş ve dikkatli bir şekilde gölün ortalarına doğru ilerlemeye başladım. Tam ortaya geldiğimde derin bir nefes aldım ve biraz gölün üzerinde dolanmaya başladım. Her şey sağlam gibiydi, tedirginliğim üzerimden kalkmış sayılırdı. Birkaç yavaş ilerlemeden sonra  hızlamı yavaşça arttırmaya başladım, gereken hıza ulaşınca sol bacağımı havaya kaldırıp bedenimi biraz öne eğdikten sonra kollarımı iki yana açtım. Ardından tam zıplayıp havada dönüş yapacakken duyduğum sesle dengem bozulmış, havaya kaldırdığım patenim yerle buluşmuştu. Patenlerimin hareketini buzu üstten hafifçe bileyip etrafa kar sıçratmasını sağlayacak bir şekilde durdurum.

'Hey! Bunu yapmak istemezsin!''

Çatık kaşlarla bakışlarımı sesin geldiği yöne çevirmiştim ancak etraftaki yetersiz ışıklandırma yüzünden hiçbir şey göremiyordum.

''Kimsin bilmiyorum ancak beni rahat bırak.''

Ben konuşurken uzaktan belirginleşmeye başlayan silüetle, gelen kişiyi daha net görebilmek için gözlerimi hafifçe kısmıştım. 

''İnan bana, eğer o dönüşü yaparsan sonunda pişman olacaksın.''

Tek kelime etmeden gelen kişinin yüzünü göstermesini bekliyordum. Saniyeler içerisinde göl kenarına gelmesi ile gördüğüm beden gözlerimi kırpıştırmama sebep olmuştu. Bu kişiyi tanımıyordum, hatta daha önce hiç görmemiştim.

''Kim olduğunu bilmiyorum ve kim olduğunla da ilgilenmiyorum, rica ediyorum, beni yalnız bırakır mısın?''

Öne doğru hafifçe patenimi ilerlettiğim esnada altımdan gelen çatlama sesi ile donakalmıştım. Oh hayır, hayır, hayır ve hayır. Hipotermi geçirmek gibi bir niyetim yoktu. Bakışlarım karşıdaki bedene döndüğünde bir elini avucunun içi beni görecek şekilde bana uzatmış, dizlerini hafifçe bükmüş ve endişe ile bana bakıyordu.

''Pekala, sakin ol, sakin ol ve sakın kıpırdama tamam mı? Hemen geliyorum.''

Koşarak gitmesi ile korku bedenimi ele geçirirken alt dudağımı dişlemiş tanrıya dua ediyordum. iki metrelik suya düşmek istemiyordum. Çatlayan buz parçasına bakarken buza oranla daha beyaz olan çizgiler genişler diye ödüm kopuyordu. Bakışlarımı buzdan karşı tarafa çevirdiğimde ellinde tuttuğu ne olduğunu algılayamadığım şeyle koşarak bu tarada tarafa doğru gelen bedenle hafifçe yutkundum, eğer onu dinlemeyip atlamış olsam muhtemelen şu an buz gibi suyu içinde çırpınıyor, buzun üzerine tekrar çıkmak için çabalıyor olurdum. 

Boştaki banklardan birine oturup elindeki şeyi ayağına, geçirip göle doğru ilerlemesi ile kaşlarım hafifçe çatılmıştı, ayağındakiler paten miydi? Bana doğru hızlı ancak temkinli bir şekilde ilerliyordu, hızından ayağındakilerin paten olduğu anlaşılıyordu. Benden yaklaşık üç metre kadar uzakta, kollarını iki yana açmış, endişe, korku ve biraz da şefkatle gözlerime bakıyordu.

''Hiç 'Efsane Beşli' izledin mi?''

Sorduğu soruyla afallarken başımı hafifçe aşağı yukarı salladım.

''Jack Frost'un kız kardeşini buzun üzerinden nasıl kurtardığını hatırlıyor musun peki?''

Tekrar başımı salladım, korkudan ve soğuktan çenem titremeye başlamıştı.

''Pekala, senin Jack Frost'un olacağım güzelim, fakat talimatlarımı güzelce uygularsan ben onun aksine ikimizi de kurtaracağım .''

''U-Uygularım.''

''Güzel. Şimdi bana yavaşça elini ver.''

Uzattığı sağ elinin üzerine titreyen elimi yerleştirip elini sıkıca tuttum, ona oranla ellerim fazla soğuktu. Bedenini kıyıya doğru çevirip ön çaprazımda durması ile yutkundum. 

''Şimdi yapacağımız şey oldukça riskli ancak benim aklıma başka yapacak bir şey gelmiyor, önerin varsa onu da yapabiliriz.''

Yok dercesine başımı iki yana salladım ve yutkundum.

''Eğer gözlemlerimde haklıysam, buz henüz hassas bir yerinden çatlamamış, yani bu da hala eskisi kadar olmasa dahi bizi bir süre daha taşıyacak kadar güçlü demek. Şimdi tek yapmamız gereken aynı anda, aynı adımlarla son sürat karaya doğru ilerlemek. Bunu yapabilir misin?''

''Ben, ben pek iyi bir patenci değilim.. Hızlı gidebileceğimi sanmıyorum.''

''Seni izledim, az önce oldukça da hızlı ilerliyordun, bunu yapabilirsin. Güven kendine. Şimdi üçe kadar sayacağım ve aynı anda önce sağ ayakla başlayacağız tamam mı?''

Başarıp başaramayacağımdan emin olmadığım için dolan gözlerimle havaya titrek bir nefes bıraktım ve buhar olup kaybolmasını izledim, ardından onaylayan mırıltılar çıkartıp duruşumu  korkakça değiştirdim. Bacaklarımı biraz aralamış, sağ bacağımı arkaya almıştım.

''Bir..''
''..iki..''

Göz ucuyla bana bakmış, güzel bir gülümseme sunup tekrar önüne dönmüştü.

''..ÜÇ!!''

Sağ ayağımı öne attığım an gelen gürültü ve sanki ayağımın altından kaybolan yerle  dudaklarımdan kaçan çığlık, tuttuğum eli sıkmama sebep olmuştu.

Sol ayağımın altındaki buz kırılmıştı.

.

.

Uzun zamandır bölüm atmıyordum, umarım hoşunuza gitmiştir. 

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Feb 13, 2022 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Et Amor Nix | Yoon JaehyukWhere stories live. Discover now