''Salak mısın oğlum?'' Suratımı görünce gözlerini kocaman açmıştı. ''Yanlış bir şey dedim değil mi?''

Yabancısı olduğu bir durum söz konusuydu, bu nedenle çok takmamaya çalışıp sadece göz devirmekle yetinmiştim. Tekrar yumurtama dönerken kafasını eğip sanki bizden başka birileri varmış gibi sessizce fısıldadı. ''Yani sadece ona mı kalkıyor? Ne bileyim başka erkeklere falan-''

''Eğer ikinci dediğin gibi olsaydı çok daha önceden fark ederdim Ufuk.'' Kafasını yeni yeni aydınlanıyormuş gibi salladı. ''Sen zor beğenen birisin zaten, muhtemelen şu zamana kadar senin beğeneceğin biri karşına çıkmadı. Yoksa mutlaka anlardın.''

''Sanırım.'' Sonunda bir şeyleri idrak etmeye başladığında daha da rahatlamıştım. Her şey çok hızlı gelişmişti. En azından benim gözümde ve benim anlamam sonrasında gerçekleşenler için diyebiliriz. Beynim sonunda ondan hoşlandığımı fark ettikten sonra çok daha hızlı düşünür olmuştu sanki. Bir an önce herkese söyle diyordu sanki. İşe, Ufuk'la başlamıştım ama Kıvanç beye de bir an önce açıl diyordu sanki. Tabii önce duygularından emin olmalıydım ve maalesef şu an en zorlandığım şey onun duygularını çözmekti.

***

Şirkette işlerimi halletmiş, bir şeyler atıştırmak için mutfağa doğru yol almıştım.  Bugün evrenin bana güldüğü bir zamandı galiba. Onu tüm gün görmemiştim. Ve böylece zor durumda kalmamıştım. ''Hımm... Güzel bir şeyler var mı?'' Tamam her şey buraya kadardı. İşte burada evrenin başka bir taraflarıyla güldüğünü anlamıştım.

Mutfak tezgahına bırakılan kurabiye, kek tarzı atıştırmalıkları almak için adımlarımı oraya yönlendirmiştim. Yeni doldurduğum kahvemden yudumlarken arkamda hissettiğim varlığı ilk anda umursamamıştım ama onun sesini duyduğum an hafifçe irkilmiş, sırtım göğsüne yaslandığı anda elim titremiş ve kahvenin birkaç damlasını ahşap zemine dökmüştüm.

Yutkunmaya çalıştım ancak o bile zor geliyordu şu an. Arkamı döndüğüm an eğlenir bir tonda gülmesi ve gözlerine kadar ulaşan o duyguya göz devirmemek için zor tutmuştum kendimi. "Bu kadar heyecanlanacağın bir şey söylememiştim aslında. Yanılıyor muyum?"

Ağzımdan 'hıh!' tarzı bir kelime çıkmıştı. Bunu duyunca kaşlarını çattı. Pekala, o ne kadar benimle eğlenir tonda konuşsa da benim biraz daha kendimi dizginlemem gerekirdi sanırım.

Hafifçe öksürüp gülümsemeye çalıştım ve kenara çekildim. "Buyurun." Herhangi bir atıştırmalık almadan teras kısmına çıktım. Zaten bir şey yiyesim yoktu. İleride fark ettiğim Meriç'in yanına ilerledim. Arkama bakma gereksiniminde bulunmamıştım bu nedenle yüzünün nasıl bir hal aldığını bilmiyordum ama Meriç'in yanına ulaşmış ve yanında dikilmeye başlamışken kahvemden bir yudum aldığım esnada, yeterince uzak kaldığıma kanaat getirmiş gibi anında onu bulmuştu irislerim. Gözlerini kısmış ikimizde gezdiriyordu siyah incilerini. Kaşları hafifçe çatılmıştı. Elleri cebinde rahat tavrı sonrası kafasını hafifçe kaldırmış, kasıldığına emin olduğum çenesi ve az sonra ince bir çizgi gibi oluşan dudaklarıyla bir süre daha izlemiş, ardından hızlı adımlarla terk etmişti orayı.

Neden böyle bir ifadeye büründüğünü anlamamıştım ama umursamadım.

Ona artık yaklaşmayı falan düşünmüyordum. Ki zaten normalde de çok yakınlaştığımız söylenemezdi ancak olmayacak duaya amin deyip kendimi üzmeyi düşünmüyordum.

***

''Ee otele baktın mı? Nasıl bir yermiş?''

''Fazla lüks.''

''Vayy bee!'' Ufuk'un bir anda yatağa atlamasıyla yanımdaki yastığı kafasına geçirdim. ''Tatile gitmiyorum Ufuk, iş için gidiyorum.''

"Olsun oğlum. Sen yine de bol bol dinlen. Bir daha ne zaman bu fırsat eline geçecek ki?" Omuz silktim. Şu an tatil yapacak bir modda falan değildim. Kafam bu kadar doluyken dinlenmek değil, yoğun bir çalışma temposu beni kendime getirirdi ancak.

Küçük bavula gerekli bütün eşyaları koymuştum. Yine de emin olmak için hazırladığım listeye baktım. "Havlu koymadın değil mi? Otelde vardır zaten."

"Yok koymadım." diyerek komodinin üzerinde bulunan parfümlerimi aldım.

Yarın sabahın erken saatlerinde yola çıkacaktık. Bu nedenle işten gelip yemeğimi yedikten hemen sonra odaya çekilip bavulumu hazırlamaya koyulmuştum. Bu konularda benden daha heyecanlı olan Ufuk da bana yardım ediyordu.

Şirket uçak için rezervasyon yaptırmıştı. Kapının önüne bir araç gelip alacaktı beni. Normalde diğerleri kendi imkanlarıyla alınacaktı. Benim için özel bir aracın neden geldiğini anlamamıştım.

"Bak bunu bile sorgulaman lazım aslında. Neden seni özel bir araçla alıyorlar?"

Ufuk'un söylediği şeyle, bavula eşyaları sıkıştırırken yaptığım hareketi durdurup ona baktım. "Bilmiyorum, belki de ben en uzağım diyedir."

"Cidden öyle mi peki? Yani en uzakta oturan sen misin?" Hayır değildim. Ama küçük şeylere bile umut bağlamak istemiyordum.

"Bilmiyorum Ufuk. Daha fazla soru sorma lütfen."

"Peki." Omuzumu sıvazlayıp odadan çıkarken birkaç saniye arkasından baktım. Beni iyi hissettirmek için elinden geleni yapıyordu. Dediğim gibi, homofobik değildi aksine duyarlıydı ancak ne olursa olsun yıllardır yanında kaldığı arkadaşının bir erkekten hoşlanması küçük çaplı bir şok yaşatmıştı. Şimdi ise -şoku atlattıktan sonra- elinden geleni yapıyor, duruma ayak uydurmaya çalışıyordu. Hatta patronumu nasıl tavlamam gerektiğine dair taktikler bile veriyordu. Bu durum komik gelmişti ve gülmeden edemedim. Ancak ne kadar bocalasa da böyle uğraşması ve beni elinden geldiğince iyi hissettirmeye çalışmasına minnettarım. En azından hayatıma aldığım insanlar konusunda doğru karar verdiğime emin olmuş ve içimin rahatlamasına sebep olmuştum. Bu hayattaki en büyük şansımdı Ufuk. Her anlamda destek olan ve olmaya da devam edeceğini düşündüğüm bir arkadaş.

Birazdan bir bölüm daha atacağım, takipte kalınn<33

HIRS | bxbUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum