Direkt banyoya girip yıkandıktan sonra üzerimi giyinip saçlarımı az da olsa kurutma makinasından geçirmiştim. Çıktığımda yatakta oturarak beni bekleyen Pusat'ın yanına gittiğimde elimden tutup odadan çıkarmıştı. Merdivenlerden inip salona geldiğimizde hala Ankara'daydık.

Masaya geçip oturduğumuzda yemeklerimizi yemeye başlamıştık.

"Yarın İstanbul'a gidelim mi?"

Lavin'in dediği şeyi bende onayladığımda Pusat başını sallamıştı.

"Uçağı ayarla Merzat. Gazel yorgun arabayla gitmeyeceğim."

Merzat başını salladığında tebessüm etmiştim. Yukarı çıkıp Pusat'la bavullarımızı hazırladığımda her şey tamamdı. Bir tek gitmek kalmıştı. Buradaki arabaları korumalar getirecekti.  Hiç uykum olmamasına rağmen yinede kendimi Pusat'ın yanına atmıştım. Beni kendine çektiğinde konuşmaya başlamıştı.

"Seni baygın gördüğümde hayatımda ilk defa korktuğumu hissettim. Bunun bir daha yaşamak istemiyorum."

"Bende uyandım. Zar zor gözlerimi açtığımda yerde yatıyorduk. Seni böyle yanımda gözlerin kapalı başından kan akarken gördüğümde anlatamam Pusat o hislerimi, anlatamam. Seslendim ama son hatırladığım bir arabaydı."

Gözümden yaş düştüğünde Pusat'ın çatık kaşları daha da çatılmıştı.

"Ağlama."

Başımı salladığımda gözlerimdeki yaşı silip gözlerimi kapatmıştım. Saat kaça kadar sessizce sarılarak yattığımızı bilmiyordum ama en sonunda bedenimi uykuya bırakmıştım.

Sabahın ilk ışıklarıyla kahvaltımızı yapıp uçağa binmiştik.

.......

Şuan bizi havalimanından alan arabada eve gidiyorduk. Bahçeye giren arabayla hep beraber aşağıya indiğimizde Lavinler hiç durmadan eşyaları için arabalarını alıp kendi evlerine geçmişlerdi. Pusat ile eve girdiğimizde direk kendimi koktuklara attım.

"Pusat acaba hayatımız tahminen ne zaman normale döner."

"Bir kaç bölüm daha var. Sabret biraz."

Dediği şeyle ona döndüğümde konuşmuştum.

"Anlamadım."

"Yok bir şey. Aç mısın?"

Başımı olumsuz anlamda salladığımda yanıma gelip oturmuştu.
Aklım sürekli şu Gencer itindeydi. Ölmüş olması için dua ediyordum.  Pusat'ın telefonu çaldığında kulağına götürdü.

"Sağol."

Bana uzattığında kulağıma götürdüğüm gibi Gamze'nin sesi duyulmuştu.

"Canım çok geçmiş olsun. İyisin değil mi? Daha yeni haberimiz oldu."

"İyiyim Gamze teşekkür ederim."

"Ne demek canım , gelelim ister misin? Bir şeye ihtiyacınız yok değil mi?"

"Yok canım teşekkürler. Siz nasılsınız?"

"Yeni evli çiftler gibi cilveli aşkoşum. Neyse siz yorgunsunuzdur ben sizi tutmayayım. Sonra konuşuruz canım. Kendine ve o huysuz adama iyi bak."

"Tamamdır sende kendin ile Hakan'a iyi bak."

Telefonu kapattığımda Pusat'a vermiştim. Birinin bizi merak etmesi bana çok garip gelen duygulardı. Lavin'den sonra bir de Gamze girmişti hayatıma. Pusat ayağa kalktığında başımdan öpüp konuşmaya başladı.

"İşlerim var. Kendine dikkat et yorma sakın."

"Diyene bak evde oturan sen, silahımı belime takıp dışarılara giden benim sanki.  Asıl sen dikkat et."

Özgürlüğe DüşWo Geschichten leben. Entdecke jetzt