24 | Ben anlamam, hiç kimseyi dinlemem; asla da vazgeçmem.

En başından başla
                                    

"Bir daha kimsenin sana vurmasına izin verme."

Sözlerinin bedeli zorlama bir yutkunma denemesi ve büyük olanın gözlerini kaçırması olsa da Yibo ona bakmaktan vazgeçmedi. Xiao Zhan ise yeri izlerken ihmal ettiği düşünceler çoktan aklındaki gizlerden kurtularak yalın bir halde sıraya girmişti. O anki fikirleri ne olursa olsun, gerek Zhuocheng'e gerekse de Yibo'ya söyleyebileceği tek bir şey vardı.

"Özür dilerim."

Özründen hemen sonra küçük olan elini alnına götürüp bıkkınlıkla soluk alıp verdi. Bunu duymak istemiyordu, elinden gelse bu iki kelimeyi yasaklar ve temelli uzağa gönderirdi. Ama o an yalnızca öfkeli sayılacak bir sesle, "Özür dileme be adam! Öleceksin şimdi kibarlık edeyim, anlayışlı olayım diye!" Diye söylenmekle yetinmişti.

Zhan'ın konuşmasına izin vermeden serçe parmağını uzattı yana doğru. Sesindeki beklentinin aksine hareketleri bir başkasının zoruyla yapıyormuş gibiydi.

"Söz ver bana. Tıpkı benim kavga etmeyeceğim sözü verdiğim gibi."

Bir uzattığı eline, bir de kararlı gözlerine bakan Zhan beklemeden kendi parmağını uzattı ona; ellerini birleştirdi ve böylelikle bu şekilde verilmiş sözlerin ikincisinin ismi koyuldu. Ama bu sözün nişanesi olan parmakları birbirinden hemen ayrılmamıştı.

Geçen saniyelerde bakışıp durmalarının bir sonu yokmuş gibi görünüyor olsa da, Yibo yutkunarak geri çekildi ve gözlerini zar zor büyük olanın dudaklarından çekti. Son zamanlarda sıklıkla kafasında uçuşup duran yaş sınırına sahip fikirlerden kaçmak içinde sordu.

"Çok acıyor mu?"

Zhan onun yüzündeki dengesiz ifadeden, korkarak kaçırdığı gözlerinden anlamıştı. Bu yüzden dudağının bir kenarı haylaz çocukları aratmayacak bir halde yukarı yükseldi ve gözlerinde parıl parıl ışıklar yanıp söndü.

Yibo'nun kulağına doğru, "Acıyor ama öpersen geçer." Dediğinde karşılık olarak öfkeli bir karşı çıkma duyacağını biliyordu. Ama ne var ki, hiçbir sebep onun öfkesine sakladığı utancını görmek istemesinin önüne geçemezdi.

"Acısın!"

Yibo geriye çekildiğinde üflenen nefes yüzünden huylanan kulağını eliyle kapattı ve gözlerini büyütürken hınçla elini Zhan'ın yanağına uzatıp kızarık duran yere yakın bir yeri parmakları arasına aldı.

"Hatta daha çok acısın." Dedikten hemen sonra ise Zhan'a ait, abartılmamış gerçek bir sızlanma duyarak ayağa kalkmıştı Bu yaramazlık yapan ve yakalanmak istemeyen birinin kaçışıydı; Xiao Zhan yanağını tutarken elini ona uzatsa da tutamamıştı.

"Yibo buraya gel."

Yibo iki metre ötede dururken omuz silkti. Gölgeden kalkıp gittiği güneş gözlerini kamaştırmıştı ve, "Gelmem gelmem." Derken elleriyle yüzünü gölgelemeye çalışıyordu.

Büyük olan elini sızlayan yanağından çekip nefesini yavaşça dışarıya bıraktı. Kısık gözleri ayakta duran gencin üzerindeydi ve onun elini yavaşça tişörtünün önüne sürterek, "Oh olsun." Demesini seyrederken neredeyse dayanamayıp gülecekti.

Mizacı gereği öfkeyi sevmez ve genelde sakince yaşayıp giderdi. Fakat söz konusu Yibo olduğunda kendisini tümden bırakıyor, öfkenin ne demek olduğunu bile unutacak hale geliyordu. Şimdi ise Yibo'nun bunu görmesine engel olmak için kaşlarını çatmıştı ve zorlukla ciddi kalmak için uğraşıyordu.

Eliyle oturduğu bankın boş tarafını gösterdi. "Ya kendin gelirsin, ya da ben getiririm."

Yibo nefesini tutarken karşısında oturan ve alışılmışın dışında bir ciddiyetle kaşlarını çatan Zhan'ı sorguladı. Kendisine kızmayacağına emin olsa da her daim kapısında bekleyen suçluluk yüzünden düşünmeden edememişti.

küçük işlerin adamı ve ebruli~yizhan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin