Atakan oturduğu koltuktan kalkarken "Hadi, aç şu telefonu." diye söyleniyordu. Karşı taraftan beklediği ses gelmedikçe geriliyordu, aklına kötü ihtimaller geliyordu. Ya ona bir şey olduysa?
Vicdanı rahat durmuyor, kötü ihtimalleri fısıldıyordu.
İkinci kez aramaya yeltendi, kaşları çatık halde ekrana bakarken derin nefes verdi. Kahverengi saçlarını karıştırdı, otelin camına yaklaştı. Pencereyi açıp temiz havanın yüzüne doğru esmesini sağlasa da sıkıntılı hissetmekten kendini alıkoyamıyordu.
"Neden açmıyorsun?" diye söylendi, sanki Dila onu duyabilecekmiş gibi.
"Aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor. Sinyal sesinden sonra mesaj bırakabilirsiniz."
Telefon ekranını kapatırken "Ya bir şey olduysa?" diye mırıldandı. Genç adamın içinde tuhaf bir sıkıntı vardı, belki de panik yapmaması gerekiyordu fakat üç dakika geçmesine rağmen Dila ona yazmıyordu.
Aramasını istemişken bir anda ortalıktan kaybolması ona kötü ihtimallerden başka şey düşündürtmüyordu.
Odasında daha fazla kalmak istemiyordu, koltuğa ilerleyip ceketini aldı ve hızla odadan ayrıldı. Kapıyı sertçe kapatırken ceketini giyiniyordu, asansörün bulunduğu kata gelmesini beklerken interneti açtı.
Hâlâ haber yoktu.
Yeniden aradı, açan olmadı.
Eli kolu bağlı duruyor gibi hissettiği için Dila hakkında aklına gelen bir bilgiyi teyit etmeye karar verdi. Google'a girdikten sonra arama butonuna "James Martin ve menajeri." yazıp arattı.
Asansör kapısı açıldığında irkildi, arama sonuçları ekrana düştüğünde asansöre girdi ve kendisine tuhaf bakışlar atan kişileri umursamadan karşısına çıkan haberlere göz atmaya başladı. Otelin giriş katına inmek için düğmeye basıp asansörün aynasına doğru ilerledi.
Alperen'in yeni rol arkadaşı James Martin, tanınmaya başlayan bir oyuncuydu. Bu sıralar popüler olduğu için hakkında fazlasıyla haber vardı.
"Yeni menajer seçmek, kariyerim için önemli dönüm noktalarından biri oldu."
Sitenin manşetine tıkladığında James Martin' in verdiği röportaj ve röportaj verirken çekindiği fotoğraflar vardı. Soru ve cevaplara kısaca göz atarken yeni menajerinin adının Dila Demirtaş olduğunu öğrenmişti.
Asansör durduğunda hızla otelin çıkışına doğru ilerledi, bu sırada önüne düşen fotoğraf ile adımları bıçak gibi kesildi.
James ve Dila'nın karşılıklı koltuklarda oturarak verdikleri poza bakarken gözleri kısıldı.
"Biliyordum," diye fısıldadı. Zeki bir adamdı, öğrendiği birkaç bilgiyi birleştirince doğru tahminler yapabiliyordu.
Genç kadın telefonunun çalma sesini duymasına rağmen adımlarını kapının yanından çekemiyordu, emin olmak ister gibi bir kez daha küçük delikten baktı.
Beklediği kişi kesinlikle o değildi.
"Dila!" diye bağıran genç adamın sesini duyunca kalp atışları hızlanmaya başladı. "Evde olduğunu biliyorum, kapıyı aç."
Telefon bir kez daha çaldı.
Dila tedirgin olmuştu, ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Kapının yanından ayrıldı, odasına girdi. Telefonu eline aldığında telefon aniden kapandı. Gözleri irileşti. Telefonun şarjı bitmişti.
"Dila!" Kapıya vurulan yumrukla irkildi, ufak adımlarla koridora çıktı.
Kapıya yaklaşırken attığı her adımda kalp atışları daha da hızlanıyordu, nefes alışverişleri düzensizleşmeye başlamıştı.
Titrek bir soluk bırakarak kapının kulpunu kavradı.
Kapı yavaşça açılırken hiç beklemediği adamı karşısında bulmanın tedirginliğiyle Alperen Öztürk'e baktı.
Öfke kıvılcımlarının yansıdığı kahverengi hareler, birazdan hiç de iyi şeyler yaşanmayacağını haykırıyordu.
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Ah... Alperen...
Bölüm hakkındaki fikirlerinizi belirtmeyi unutmayın 💬
Oy vermeyi unutmayınlütfen. Listelerinize alıyorsunuz ama destek olmuyorsunuz :(