Atlas'ı bulduğum yerde güzelce kemiklerini kıracaktım orospu çocuğunun.

Arkadaşlarının hepsinin evlerini araştırıp, tek tek gitmiştim. Hiç birinde yoktu. En son ortak gittikleri bir ev olduğunu öğrenmiştim. Şuan arabayı oraya doğru sürüyordum. Bu son kozumdu. Burada yoksa elim kolum bağlıydı.

Düşüncelere dalmışken, kulağımda hala Ada'yı aramaya çalıştığım telefondan erkek sesi yükselmişti.

"Kime bakmıştınız?" dedi, nazik çıkarmaya çalışıyordu bir de sesini piç kurusu. Boş yol da araba giderken net bir sesle konuştum.

"Ada nerede?"

Kulağıma Atlas'ın iğrenç kahkahası gelmişti. "Ada? Ada? Ada? Ha şu bizim Ada." İsmini sorgular gibi tekrarlayıp ardından hatırlarmış gibi kendi kendine konuştu.

"Atlas sikeceğim sesini o olacak. Kız nerede orospu çocuğu? Nerede?!" dedim son kelime de dayanamayıp bağırarak.

"Ada'cığımız şuan da aşırı dozda uyuşturucu aldı. Baygın kendisi." dedi rahat bir şekilde. Gaza tüm gücümle yüklenirken, kafayı yemek üzereydim.

"Ne diyorsun lan sen?!" diye bağırmamla kahkaha sesi tekrar yükseldi.

"Şaka yaptık orospu çocuğu. Arkadaşıma bunu yapacak kadar cani miyim ben? Konum atıyorum. Gel de al." dedi ciddiyetle. Sonunda el birliğiyle kafayı yedireceklerdi bana. Telefonu yüzüne kapatarak yan koltuğa attım.

Attığı adres, zaten gitmekte olduğum adresti. Dönemeçi döndüğüm de ev hemen önümdeydi.

Arabadan çıkıp evin önüne geldiğimde, kapının açık olduğunu farkettim. Muhtemelen bilerek açık bırakılmıştı. Elimin ucuyla hafifçe ittim kapıyı. İçeriden erkek gülüşme sesleri geliyordu.

Piçlerim beşide buradaydı, ama Ada yoktu.

"Ada nerede?" diye sordum cevabı anında almak ister gibi. Beni duymamazlıktan gelip elinde ki alkol şişesinden sırıtarak bir yudum aldı. "Ada nerede orospu çocukları?!" Aniden bağırdığımda aralarından birinin sıçradığına yemin edebilirdim.

Atlas gözleriyle odalardan birinin kapısını işaret etti. Ona son kez boş gözlerle bakıp gösterdiği odaya geçtim.

Ada, beyaz bir yorganın içine girmiş, yan bir şekilde yatıp ellerini başını altına yerleştirmiş uyuyordu. Saçının bir kaç teli öylece yüzünün üzerine dökülmüştü. Yanına doğru ilerleyip yorganı üzerinden çektim.

Tişörtünün yakaları ve saçları ıslaktı. Bir anda korkarak uyanmaması için sakince fısıldayıp hafifçe sarstım. "Ada,"

Gözlerini açarken gözüne ışık girdiği için hafifçe kıstı. Vücudunu saran alkol kokusu net bir şekilde anlaşılıyordu. Ama ayriyeten uyuşturucu enjekte edilmiş olabilir miydi? Atlas, şaka yaptığını söylemişti ama o piçe güvenmiyordum. Ada uyuşuk hareketlerle yatakta doğrularak kollarını bir anda boynuma sardı. "Rical." dedi ismimi uzatarak.

Sırası değil Rical. Sırası değil.

Kollarını yavaşça boynumdan çekip yanına koydum. Sadece tatlı tatlı gülümsüyordu. "Hadi gidiyoruz." dedim.

Kolunun altından tutarak yürüyebileceğini sanmıyordum o yüzden, belinden ve diz kapaklarının arkasından tutarak havaya kaldırdım. Odadan çıktığımızda koltukta oturmaya devam eden piçin tayfası dalga geçer gibi alkışlamaya başladı. "Güzel kızların kahramanı Rical. Bütün genç kızların hayalinde ki kurtarıcı." diyip kahkaha atmıştı Atlas.

Şuan sırf sinirim bozuldu diye Ada'yı bırakıp bu piçin yüzüne yumruk atarsam, sadece kendimi düşünmüş olurdum. Umursamamayı seçip vücuduma kafasını yaslayıp kendi kendine alakasız şeyler mırıldanan Ada'ya kısa bir bakış attım. Kedi gibi sinmişti.

"Ne içirdin?" dedim dişlerimin arasından.

"Bilmem ki." diyip sırıttı Atlas. O gülümseyen yüzünü parçalamamak için kendimi zor tutuyordum.

Hızlı adımlarla dış kapıya adımladım. Girerken kapıyı açık bırakmıştım, ama birisi kapatmıştı. Ada hala kucağımdayken ağırlığının çoğunluğunu bir koluma verip kapıyı açmaya çalıştım. Kilitliydi ve anahtar muhtemelen bu piçteydi. "Şu kapıyı aç."

Koltuğa yatarak sesli bir şekilde gülmeye başladı. Eliyle koltuğun kenarlarına vuruyordu. Ciddi sorunları olduğu kesindi. Yattığı yerden doğrulup ciddi bir yüz ifadesiyle bakmaya başladı birden. "Diyelim ki açmıyorum." dedi. Ona doğru adımladım. Ada'yı yavaşça tekli koltuğa bıraktım.

Atlas elinde ki anahtarı parmağının ucunda çevirdi. Günün acısını çıkarma vakti gelmişti.

"Kafası ayık olmayan birini dövmek bana yakışmaz ama sen kaşındın." dedim ters ters bakarken. Ona doğru adımlıyordum yavaşça. Ayağı kalktı sarsak bir şekilde. Hareket bile etmesine izin vermeden çene kemiğine gelişine yumruk attım.

Geriye savrulduğunda duruşunu tekrar düzeltti ve beklemediğim bir hızda gözümün üzerine yumruk attı. Kaşım yarılmış olmalıydı. Sarhoş bir adama göre gayet sağlamdı.

Sağlamlığına kanaat getirdiğimize göre, rahat rahat dövebilirdim şimdi. Arkasında ki koltuğa düşmesini sağlayacak kadar sert bir yumruk atmıştım. Koltuğa düştüğünde yüzünde sağlam tek bir yer bırakmamıştım. O sırada arkadaşlarının çoğu sızmıştı. Aralarından biri bana saldırdığında hepsi alkolik piçin teki olduğu için yere sermem kolay olmuştu. Bir tanesi de ayırmaya yeltenip yarı yolda vazgeçip koltuğuna geri dönmüştü.

"Şimdi son kez soracağım. Ne içirdin Ada'ya?"

Dudağının kenarından kan aşağı süzülürken sırıttı. "Asla öğrenemeyeceksin." demesiyle karın boşluğuna diğerlerinden daha hızlı yumruk atmıştım.

Öksürerek konuşmaya başladı. "Alkol orospu çocuğu. Sadece Alkol. Başka birşey yok." dedi kafasını yorularak yana bırakıp. Hepsi bitmiş haldeydi. Koltuğun üzerine düşen anahtarı hızla alıp Ada'nın yanına ilerledim. Tekli koltuğun yan kısmınından kafasını aşağı sarkıtmış, gözlerini açık tutmaya çalışıyordu. Dağılmış piçlere son bir bakış atıp, Ada'yı alarak çıkmıştım.

-

Bu da böylw bğsü oldu. Normalde bugun kawga yok ask var🦍taraftarıyım ama olsın. Yeter ki yakısıklılar kapıssın bizde izleyelim.

YAVŞAK - Yarı Texting Where stories live. Discover now