Nefes Alabiliyor Musun?

14 1 0
                                    

Artık nefes alamıyorum. Bir ki üç, bir ki üç dört... Aldığım nefesi hissedemiyorum. Kaç saniyede almam gerekiyordu, ağzımdan mı verecektim aldığım nefesi yoksa burnumdan mı alacaktım? Artık karıştırıyorum, aldığım nefesi hissedemiyorum. Artık hiçbir şey hissedemiyorum. En iyisi nefes almayı bırakmalıyım, bunun için çabalamayı.

Nefes almayı bırakmak... Nefes almak için çabalamayı bırakmak... Aldığım nefes yetmiyor mu artık ciğerlerime? Daha da fazlasını mı istiyor her seferinde? Yetemiyor muyum ciğerlerime, kendime, benden beklentileri olan herhangi birilerine? Daha çok mu çabalamam gerekiyor artık? Nefes almaktan daha fazlasını mı yapmalıyım? Artık yaşamaya mı başlamalıyım yoksa? Yaşamak... Yaşamak ne demek? Her gün uyanıp belirli bir rutini gerçekleştirip aynı şeyleri tekrar, tekrar ve tekrar yapmak için heyecanlanmak mı yaşamak? Eğer öyleyse ben yaşamak istemiyorum. Sadece nefes almak istiyorum, tıpkı bir ağaç gibi. Ama kendimden başkasına oksijen olmak istemiyorum. Artık yalnızca kendim için çabalamak ve sadece nefes alabilmek istiyorum, kendime yetebilmek istiyorum.

Yaşamaya karşı olan tahammülümün son demlerini yudumlarken en ufak bir streste, en ufak bir üzüntüde ya da en ufak bir sinir atağında bütün bu cümleler sırasını unutarak doluşuyor kafamın içine. Aslında hiç terk etmiyorlar kafamın içini ama o anlarda ortamın sesi sıfırlanıyor ve bu seslerden başka hiçbir şey duyamaz oluyorum. Kendimi sorgulamaya başlıyorum, kendime yetememeye başlıyorum ve sanırım artık tahammülsüz biri oluyorum. Oldum. Artık kendime bile tahammül edemiyorum. Geç kaldığım, unuttuğum ve ertelediğim en ufak olayda acımasızca cümlelerimi sakınmıyorum kendimden. Başkalarını hayal kırıklığına uğratmak yetersiz geliyormuş gibi artık kendimi de hayal kırıklığına uğratıyorum. Olmaktan en çok korktuğum yerdeyim. Yıllar sonra zor bela sevdiğim kendimi kaybetmek üzereyim, bunun için çabalamıyorum bile. Çabalayamıyorum. Çabalamak için bir neden göremiyorum. Neden tekrar sevmeliyim kendimi? Neden tekrar ikna etmeliyim kendimi her günün yaşamaya değer olduğunu? Neden her sabah uyanmaya ikna etmeliyim kendimi, bir parçamı daha hiçe sayarak koparışlarına göz yummak için mi? Bir şeyler yapmalıyım. Kendim için bir şeyler yapmalıyım. Kendim için içime kapanmalıyım. Bana hissettirmekte direndikleri bu duyguları ertelemeliyim. Bu duyguları yaşamalıyım evet ama şu an değil, şu an hiç sırası değil, yeri hiç değil.

Kendime gelmeliyim.

Kendime gelmeliyim.

Kendime iyi gelmeliyim.

Elimdeki kalemi masaya bıraktım ve masamda kaç saattir durduğunu unuttuğum kahvemi, kahve olduğunu umduğum en sevdiğim kupamdaki o soğuk sıvıyı içtim. En sevdiğim kupam... Hala en sevdiğim diyebileceğim şeylerin olması iyi bir şey mi? Hayatımda hala değer verdiğim bir şeylerin, birilerinin olması hayatımı daha yaşanabilir kılabilmek için yeterli olur mu? Oluyorsa da olmalı mı? Hayatımı sadece kendim için yaşamam gerekmiyor mu, bir şeyler veya birileri mi hayatımızı yaşanabilir kılıyor? Bu bir güçsüzlük göstergesi mi? Yaşama isteğinin birilerinden kaynaklanması, birileri için yaşamaya devam etmek. Böylesine sevmek, böylesine zevk vermeyen bir şeye birileri uğruna bir şeyler uğruna devam etmek doğru mu?

Elimdeki kalemle birlikte bu düşüncelerinde beni bırakması gerekmiyor muydu? Rahatlamak için yazıyorum güya ama yazdıkça daha mı derine iniyorum, daha da çok mu kazıyorum çukurlarımı? Ne çok soru soruyorum kendime. Çok soruyor ama hiç cevaplayamıyorum. Konuşmayı yeni öğrenmiş ve çevresini keşfetmeye çalışan bir çocuk gibiyim, hemen hemen öyleyim. Onlar elmaya neden elma dediğimizi sorarlar, ya da neden uçamadığımızı, nerden geldiğimizi... Bense neden artık nefes alamadığımı soruyorum kendime. Ama aynı o çocukların soruları gibi benim sorularımın da cevaplarını vermekten kaçınıyor birileri, cevaplarımı alamıyorum asla.

Sorun kalemde değil, sorun bu masada. Sorun bu panoda, sorun bu yatakta, sorun bu duvarlarda. Sorun rutinleşmiş bütün şeylerde. Odamdan çıkıp banyoya ilerliyorum. Kendimle yeterince yüzleştiğimi varsayarak aynaya bakmadan soğuk bir su çarpıyorum yüzüme. Kendime gelmeyi umut ediyorum. Bir anlığına gözüm aynaya kayıyor, oyunbozanlık yaptım...Yine. Kapının yanında tuvaletini yapan kedimi izliyorum. Kedi olmak istiyorum tam o an. İnsanları umursamamak, hiç çabalamadan seni sevmelerini sağlamak, istediğin şeyleri bir onaylama beklemeden yapmak istiyorum. Kedim banyodan çıkınca onu takip ediyorum. Mutfağa giriyor, mutfak tezgahının üstünde poposunu temizliyor. Tam şu an daha çok kedi olmak istiyorum. Kimse ona gelip "Bunu yapmanın yeri burası mı, ne yaptığını sanıyorsun sen? Kendinden utan. Bir işe yara!" demiyor. Hatta gülüp geçiyorlar, çoğu zaman fark etmiyorlar bile. Ben de sırf bu yüzden kedi olmak istiyorum dedim. Mutfağın ortasında kıçımı temizlemek için değil, kimsenin umrunda olmamak için. Fikrini sormadığım birinin pat diye fikrini benimle paylaşmaması için. En çok da fark edilmemek için, yaptıklarımın normal karşılanması için. Kedimin poposuna birkaç kez pat pat vurduktan sonra odama geri geçiyorum. Bu duvarlar, bu yatak, bu masa... Her geçen zaman biraz daha ruhumu emiyor içine ve benim hatırladığım güzel ve güçlü bir anım yok bu ruh emicilere karşı gelmek için. İzin veriyorum, hatta süreci hızlandırmak için sandalyeme oturuyorum. Arkama yaslanıyorum ve gözlerimi kapatıyorum. Biraz huzur, biraz umut istiyorum, biraz da farklı bir yaşantı.

nefes alamıyorumWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu