disappointment

251 24 8
                                    

Arda Kozan

Kanun kadar zengin olduğumuz için o çok merak edilen soruyu cevaplayabilirdim. Parayla saadet olmuyordu, gerçekten. Ciddi psikolojik sıkıntıları olan insanlarla aynı evin içinde yaşıyordum ve bu tımarhanedeymişim gibi bir his veriyordu. Para size en iyi psikologu bulup mükemmel bir tedavi süreci yaşatabilirdi ama sizden alınan gençliği geri getiremezdi.

Yetmiş yaşında gibi hissediyorum.

Klasik bir ortam. Üç abim deri koltuklarında geniş geniş yayılmış, beni bir köşeye atmış ve avdaymış gibi etrafı süzüyor. Ki avdalar da, kız avında. Kolay, rekabetsiz bir av. Locanın etrafı kusursuz kadınlarla dolu, hepsi işinde usta ve parayı da seviyor. Oturalı beş dakike bile olmadı ama en büyük abim Sancak'ın kucağına iki kız yerleşiverdi. Bu ortamlar beni sarmıyordu. Yine de getirmişlerdi çünkü günlerdir evde takılmama acımışlardı.

"Lavaboya gidiyorum ben," duyduğu halde anlamayacağını bildiğim için Sancak'a söyledim bunu. Eliyle geçiştirdi beni. Dili meşguldü çünkü. Sehpadaki telefonu cebime atıp ayaklandım. Mavi pembe neon ışıklar göz alıcıydı. Yüzüm tam onların kaynaklarının hizasına denk gelmişti. Kısılmış bakışlarım dolaştı etrafta, tanıdık bir yer değildi burası. Kasırga'da böyle bir yer olduğunu bile bilmiyordum. Ki, bilirdim. Ben, parti çocuğu Arda bilirdi. Değilmişim demek ki.

Mermer tezgahın dış tarafına oturup barmenin benimle ilgilenmesini bekledim. İki elim çenemin altında, ayaklarım uzun bar sandalyesinden sallanıyordu. Bütün bu gürültü, ışıklar, hala alışamadığım pis koku ve çaktırmadan dayadığını sanan insanlar ayık kafayla çekilmezdi.

Yeşil gözleri üzerimde yakaladım. Soru sorar gibi bakmış ve bir adım atmıştı bana doğru. "Viski." duysun diye bağırdım.

Arkasını döndüğünde beyaz tişörtünün altındaki sırtı belirginleşti. Güzeldi. Kasları hafif çizgilerle görünüyordu ve bu manzara da yeterliydi. Tekrar bana döndüğünde fena sayılmayan yüzü keyfimi yerine getirdi. Flörtöz gülümsememi takındım. "Teşekkürler." Bardağı önüme koyarken parmağındaki yüzük göründü.

İki yana ayrılan dudaklarım bir anda ortada toparlandı. Göz devirmemek için tuttum kendimi. Dediğim gibi, günlerdir evde tek başımaydım ve şu an bir seks fena olmazdı. Etrafta hafifçe göz gezdirip gördüğüm her hetero çiftle basiretimin daha çok kapandığını hissettim.

Moralim dibe inmiş, drama seven tarafım daha çok kazmak için uğraşıyordu. Tadı kolonyaya benzeyen şeyi içince yüzümü buruşturdum. "Viski dedim," barmen bana bakmıyordu. "Hey!" diye bağırdım ona doğru. Gözleri aynı ifadeyle beni buldu.

"Viski dedim, votka değil." Kaşlarım çatıktı.

"Kusura bakma." Elimdeki bardağı alıp yenisini doldurmak için çekildi. O sırada yanımda bir hareketlilik belirmişti. Göz ucuyla benden bir kafa boyu uzun görünen adama baktım. Gözümün ucu onun yüzünü görmeme yetmemişti bu yüzden doğrulup ona çevirdim başımı.

O da yandan baktı bana. Ama benim aksime bu yetmişti beni görebilmesi için. Ardından önüne döndü. Hafif kambur duruşuyla ceketinden omurga kabarıklığı görünüyordu. Yağmura yakalanmış gibi yer yer damlalar leke bırakmıştı deride, ışıklar siyahı parlatıyordu. Nemli görünen saçları yüzünün önüne düşmüş, elleri de yanaklarını kapatmıştı. Düşünceliydi.

bodyguardWhere stories live. Discover now