..Giriş..

2.8K 164 62
                                    

Buraya ilk kez geldiysen hoş geldin. Eğer tekrar yolun düştüyse ve hala bu hikayeyi kaleme döktüğüm ilk anlardan beri buralardaysan minnettarım. Yaş aldıkça kalemimden akan hiçbir damlanın tozlanmasını istemediğimi fark etmem ile bu gece buradayım. Kasımın dördü ve saat sabahın 03.54'ünü buldu. 

Seninle hangi gün saat kaçta kesişti yollarımız bilmek istiyorum. Buraya yazılan her bir gün ve her bir saat yeni bir şeylerin miladı olacak benim için. O yüzden lütfen yazmayı unutma. 

Hazırsan başlayalım.


Koltuğa oturan Mira'nın karşısına yerleşip sigaramdan bir dalı yaktım ve ilk nefesini içime gönderdikten sonra parmaklarımın arasına yerleştirdim. Mira ise sadece sessizliğini koruyarak beni izlemeyi tercih ediyordu. Bir kaç duman çektikten sonra konuşmak için ağzımı açtığımda Mira'yla aynı anda "dün gece" dedik. Onu susturup lafıma devam etmek için dudaklarımı araladım ama sanki bütün cümleler nefesimle birlikte boğazıma düğümlenmişti... Sigaramdan cesaret almaya çalışırcasına arka arkaya derin nefesler çekip söndürdüm.

Mira gözlerimin içine bakarken kafamda cümleleri toparlamaya çalıştım. Onu kırmak istemiyordum ama birazdan söyleyeceklerimle kalbinde derin yaralar açacağıma emindim. Derin bir nefes alıp oturduğum koltuğun ucuna kaydım. Mira'nın elini avuçlarımın arasına alıp yavaşça okşarken teninin ne kadar soluklaştığını fark ettim. İlk tanıdığımdan beri gittikçe kötüleşiyor, teni her gün biraz daha soluyordu. Benim Mira'm bu değildi.

"Korkunun sevgiden beslendiğini biliyor musun?" 

Başımı kaldırdığımda donuk gözlerle bana baktığını gördüm. "Ne kadar çok seversen o kadar çok korkarsın" dedim, aldığım nefesle birlikte. Yüzüne bakmıyor olsam dudaklarının ufacık hareketini kaçırırdım. Bir şey söylemek isteyip de son anda vazgeçmişti.

"En çok da kaybetmekten korkar insan. Sevdiği insandan sonsuza kadar koptuğunu hayal ettiğinde bile nefes alamazken, bunu yaşamak ölmeden mezara girmiş gibi hissettirir. Nereden mi biliyorum?"

Mira'nın yüzüne düşen saçı kulağının arkasına ittikten sonra yavaşça yanağını okşadım. Yanağını elime yaslarken gözlerini kapattı ve titrek bir nefes aldı. Bir süre meleği andıran görüntüsünü izledim. Gözlerini açtığında yüzümde anlamsız bir gülümseme belirirken "dün gece beni çok korkuttun Mira" dedim. Sözcükler belki de ilk kez boğuk çıkmıştı dudaklarımın arasından.

"Seni o otel odasında bulduğumda nasıl hissettiğimi biliyor musun? Hani boğulmanın eşiğine gelirsin. Nefes almak istemen daha çok canını acıtır ama ona rağmen nefes alırsın. İnadına tutunmaya çalışırsın hayata. Dün gece seni o şekilde gördüğümde nefes alamadım ben. Nefes alamadıkça sana nefes aldırmaya çalıştım, yaşa diye..." Mira'nın gözlerinin buğulandığını fark ediyordum. Dudaklarını birbirine bastırarak titremesini engellemeye çalışıyordu. Bilmiyordu ki her mimiğini milim milim ezberlemiştim.
"Ben inadına yaşa diye uğraşırken sen neden beni öldürmek için elinden geleni yapıyorsun?"

"Ben sana zarar verecek hiçbir şey yapmam" dediğinde sesi fısıltı halinde çıkmıştı. Gözleri kenetlenmiş ellerimize kaymış, tek bir damla yaş üstte duran elime düşmüştü. Boştaki elimle çenesini tutup başını havaya kaldırdım. Ağlaması daha çok canımı yakıyordu. "Eline diken batsa benim yüreğim kanar. Nefes almazsan ben ölürüm. Hala bana zarar vermediğini mi savunuyorsun?" dediğimde dudakları daha çok titrerken gözleri kısıldı. Derin ve yavaş solukları gittikçe hızlanıyordu. Yanağından süzülen yaşları elimle sildim. Sildikçe daha çok akmaya başladı. "Ağlama" dediğimde boğuk bir sesle "elimde değil" dedi. Hafifçe ayaklanıp alnından öptükten sonra tekrar yerime oturdum. " o zaman elinde olan şeyleri yap"

Mira gözlerini dikkatli bir şekilde bana çevirdi. Gözleri neymiş o demek ister gibiydi ama bir tarafı da delicesine söyleyeceğim şeyden korkuyordu. Bunu dudakları değil elaların yeşille yaşam bulduğu gözleri söylüyordu.

"Bu zehirden kurtul."

Aşkın Tillahı +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin