75 Bin Özel Bölümü ✨

Mulai dari awal
                                    

Anastasia bıçak kullanmayı öğrenirken olduğu gibi gergindi. Parmaklarını fırçayı tutması gereken yere yerleştirip ona nasıl yapacağını gösterdim. Hemen ardından daha iyi görmesi için diğer zemin fırçasını aldım.

Anastasia'nın palete döktüğü mavi boyaya fırçayı daldırıp yavaşça tuvale sürdüm. Kardeşim tüm dikkatini bana vermişti. Bileğimi hafifçe hareket ettirince boya tuvalin üzerinde dağılmaya başladı.

"Çok güzel yapıyorsun." dedi Anastasia, biraz da mahcup olmuş bir ses tonuyla. "Küçükken benim resimlerimi daha çok beğenirlerdi." Güldüm. Bu doğruydu. İkimiz de bu konuda yetenekliydik ancak Anastasia çok daha iyiydi.

"Yine benden iyi çizeceksin." dedim. Anastasia derin bir nefes aldı. "Her şeyi kaçırmış gibi hissediyorum." Bileğimi hareket ettirmeyi bıraktım. Fırçanın ucundan akan boya aşağıya doğru ince bir yol çizdi.

"Üzgünüm." dedi Anastasia. "Senin suçun değil." Fırçayı şövaleye dikkatlice bırakıp ona baktım. Başka bir bedende olsa da bakışları aynı eskisi gibiydi. "Seni daha önce bulmalıydım." diye mırıldandım.

Anastasia kollarını etrafıma sardı. Küçük kardeşimi eskiden olduğu gibi sıkıca sardım. Vera'nın ona verdiği zararı nasıl telafi edecektim? O cadıyı öldürmek bunun için yeterli değildi, çünkü intikam Anastasia'ya göre değildi.

"Ya kendine çok güveniyorsun ya da fazla korkuyorsun." Alex'in sesini duyunca sarılmaya son verip bakışlarımızı sesin geldiği yöne çevirdik. Alex, üzerine giydiği siyah gömleğin kollarını dirseklerine kadar sıvamış, kollarını bağlayıp girişteki taş duvara yaslanmıştı.

İçeriye doğru adım atarken "Burada olduğuna göre." diye ekledi. Antrenmanımı ektiğimi ima ediyordu. Evet, ekmiştim. Ancak söylediği iki sebep de doğru değildi. Anastasia hafifçe gülümseyip hızlı adımlarla çıktı.

Beni Alex ile yalnız bırakmak konusunda Jake ile işbirliği yapmış olabileceklerini düşünmeye başlamıştım.

Alex'in bakışları rahatsız ediciydi. Yine o, kendini beğenmiş ifadesini takınmıştı. Bu yüzden onunla göz göze gelmemek konusunda çaba sarf ediyordum. Yavaşça yürüyüp yanıma geldi ve bakışlarını tuvale çevirdi.

"Ben de bir şeyler çizdiğini sanmıştım." Bunu o kadar dalga geçer gibi söylemişti ki boya dolu paleti yüzüne geçirmemek için kendimi tutmam gerekmişti. "Çizebiliyorum." diye mırıldandım. "Yalnızca Anastasia'ya fır-"

"Öyleyse çiz bakalım." Alex sözümü kestiğinde bakışlarımı ona çevirdim. Odanın köşesinde duran sandalyeyi alıp karşıma koydu ve ters şekilde oturdu. Kaşlarımı çattım. "Neyi çizeyim?"

Alex abartılı bir şekilde gözlerini devirdi. "Beni elbette, hayatım." Şimdi, göz devirme sırası bana geçmişti. "Bunu yapmayacağımı biliyorsun." Hemen ardından az önce kullandığım fırçayı temizlemeye başladım. "Hem günler sürer."

"Sanırım ikimizin de sonsuza kadar vakti var." dedi yine dalga geçer gibi. Bakışlarımı yeniden ona çevirdim. Yeşil gözlerinde geri adım atacak gibi bir hal yoktu. Onunla inatlaşmanın sonuç vermeyeceğini de iyi biliyordum.

"Pekala." diye mırıldandım. "Seni uyardığımı unutma." Alex oturduğu sandalyede kıpırdandı. "Unutmam." derken sırıtıyordu. "Bir elini hafifçe sandalyenin üzerine koy." dedim. "Diğerini de dizine yerleştir."

Alex dediklerimi itiraz etmeden yerine getirdi. Bu haliyle rönesans döneminde yapılmış bir heykeli andırıyordu. Palete birkaç yeni boya döküp kalemlerden birini aldım. Ben ölçü alırken büyük bir dikkatle beni izliyordu.

"Teo'nun resimlerini görmek isterdim." diye mırıldandım. Gerçekten nasıl çizdiğini merak etmiştim. Ancak Alex'in yüzündeki ifade değişti. "Onları nereye sakladığını bilmiyorum." dedi. "Çok istiyorsan sorarsın."

Çizim yapmayı bırakıp ona baktım. Gerçekten öfkelenmiş gibi görünüyordu. Bu hali hoşuma gittiği için sürdürmeye karar verdim. "Bir konuda senden iyi olduğu için kıskanmış olamazsın, değil mi?"

Alex bana sert bir bakış atıp "Resim yapmaktan daha önemli işlerim vardı." dedi. "Bir ordu yönetmek gibi." Omuz silktim. Gerçekten de Teo'yu kıskanmıştı. Kalemi bırakıp birkaç adım geriye çekildim. İyi bir taslak çıkarmışım gibi görünüyordu.

"Her konuda mükemmel olamazsın." diye mırıldandım. "Ayrıca yakışıklı olman tüm yeteneklere sahip olacağın anlamına gelmiyor." Daha koyu bir kahverengi elde etmek için biraz siyah boya ekledim.

Fırçayı elime aldığım sırada Alex "Demek sonunda kabul ettin." dedi. Şövalenin üzerinden ona baktım. "Neyi?" Alex güldü. "Yakışıklı olduğumu." Tuvalin üzerinde belli bir ritimle hareket eden elim donup kaldı.

Farkında olmadan onu övecek bir şey söylemiştim.

Kısa bir anlığına göz kapaklarımı birbirine bastırdım. Bazen korkunç derecede dikkatsiz oluyordum. Artık Alex'in dilinden kurtulmam mümkün değildi. Hiçbir şey söylemeden boyamaya devam ettim.

"Umarım bu yakışıklılığı çizebilecek kadar yeteneğin vardır." Alex de dalga geçmeye devam ediyordu. "Boşversene." diye mırıldandım ve elimdeki her şeyi bıraktım. "Tüm ilham gitti."

"Hayır, tam karşında duruyor." dedi Alex istifini bozmadan. Gözlerimi devirdim, sinirlerimi sonuna kadar zorlamakta kararlıydı. "Daha az sinir bozucu olduğun bir günde devam ederiz." dedim. Yani hiçbir zaman.

Açtığım tüpleri kapatıp yerlerine yerleştirdikten sonra kalan her şeyi olduğu gibi bırakarak -Alex dahil- çıktım. Ancak onun bana yetişmesi saniyeler sürdü. "Seni sinirlendirmek çok kolay." derken eğlendiğini gizlemiyordu.

Hiçbir şey söylemeden yürümeye devam ettim. Fakat Alex beni rahat bırakmamakta kararlıydı. Tam önümde durduğunda mecburen adım atmayı bıraktım. Sağ elinin orta ve işaret parmaklarıyla hafifçe yanağımı okşadığında sırtımdan bir ürperti geçti.

"Bunun üzerinde çalışmalıyız, hayatım."

********

Herkese merhaba! Bölümü nasıl buldunuz? Neredeyse 80 bin okunma olmuş, sanırım bölümü yayınlamakta biraz geç kalmışım :D Umarım beğenmişsinizdir. Ve eğer olursa 100 bin özel bölümünde görüşmek üzere!

İçgüdüTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang