öfke

17 1 36
                                    

Çağanın en kötü gecesi değildi ama bu gecenin de listede hatrısayılır bir yeri vardı.

Olay şundan ibaretti: Sokakta elinde şişeyle aylak aylak dolaşırken İpek insafa gelmiş gruptaki diğer herkes gibi Çağan'ın haksız olduğunu düşünmesine rağmen o halde başına bir şey gelmesinden korkup onu aramaya koyulmuştu. Neyse ki o kafayla değil yürümek gözlerini açamayan Çağan'ı birkaç dakika içinde parkta sızmış bir şekilde bulmuş, arabasına almıştı.

Çok zeki biri olmamasına rağmen Çağan'ı o vaziyetteyken eve bırakmaması gerektiğini düşünebilmişti ama kendi evine geldiğinde arka koltukta ölü gibi yatan bedeni kaldıramayacağını akıl edememişti. En sonunda pes edip arabayı camları açık anahtarı da ne olur ne olmaz diye içeride bırakarak garaja parketti. Sonra da mis gibi bir uyku çekti.

Sabah uyandığında arabanın garajda olmaması tesadüf değildi.

***

Çağan kapıdan girerken ablasıyla karşılaştı. Beline kadar gelen dalgalı saçları, kocaman güneş gözlükleri ve bütün heybetiyle taş duvara yaslanmış sigara içmekle meşguldü.  O, evin en büyük ve örnek çocuğuydu. Diğer üçüne nazaran en aklı başında olanıydı üstelik, diğer üçüne kıyasla. Çağanı görünce suratı ekşidi. Kardeşinin suratı yer yer kurumuş kanla kaplıydı ve leş gibi kokuyordu.

"Yine ne-"

Daha sözünü bitirmeden Çağan eliyle durmasını işaret ederek kısılmış sesiyle konuştu.

"Sakın ağzımı açayım deme!"

Şuan tek istediği kimseye görünmeden eve girip duş almak ve gelecek üç gün boyunca uyumaktı.

"Sen bilirsin." Ses tonundan Çağan'ın bir şeyleri kaçırdığı anlaşılıyordu.

Hızlı adımlarla bahçede ilerleyip havuzun kenarından kapıya doğru ilerlerken adını duymasıyla ablasını dinlememenin ne kadar aptalca olduğunu farketti. Tüm aile havuzun biraz ilerisinde kahvaltı yapmakla meşguldü. Bu de yetmezmiş gibi masada bir de yeni yaşam koçu bozuntusu vardı. Çağan bu manzarayı görünce iki kat daha hızlı yürümeye başladı. Aileye rezil olmak alışıldık olsa da bu gün kendini bir yabancıya rezil olacak gününde hissetmiyordu. Her adımında baş ağrısı daha da artıyordu.

"Çağan! Gelsene canım."diye seslendi annesi son derece despot sesiyle.

"İşim var." diye bağırıp koşarak içeri girdi. Doğrusu o masadaki herkes Çağan'ın hayatının herhangi bir evresinde işi olmadığını biliyordu. Annesi dün gece olanlardan haberdardı, her yerde ispiyoncu minik kuşları vardı. Bütün bunların elbette hesabı sorulacaktı.

Çağan o sırasa bağırırken ağzını fazla açtığından dudağındaki patlaktan kan sızdığını hissediyordu. Koşarak merdivenleri çıktı. Neyse ki yolda kimseyle karşılaşmamıştı. Dudağından akan kan çenesinden süzülüp üzerine damladığı sırada odasına ulaşmıştı.

Kendini hemen banyoya attı.Üzerinde ne var ne yoksa hızlıca yeri boyladı. Aynada kendine baktığında ne kadar mutsuz göründüğünü farketti ama aldırış etmeden bu halde bile yakışıklı olduğunu düşünmeye koyuldu. Halinden memnun görünüyordu.

Arkasında duran küvetin musluğuna uzanıp suyu açtı. Su büyük bir şiddetle akarken sıcaklığı pek de umrunda değildi. Küvet dolarken suratını yıkamaya koyuldu. Suratı temizlenince yüzü fazla hasar almadığı için sevindi. Dudağındaki patlak ve tek yanağındaki morluk dışında pek bir şey yoktu. Koray bu eserinde tek taraflı çalışmıştı. Hasar birkaç güne geçerdi.

Çağan yaptıklarından bir gram pişmanlık duymadığına kendini inandırarak küvete girdi. Gözlerini kapattı ve akan suyun da verdiği dinginlikle kendini uykunun kollarına bıraktı.

ARSIZ(bxb)Where stories live. Discover now