1

115 9 26
                                    

Zayn

Barın arka tarafındaki duvarın arkasında duruyordum. Bir süre sonra birileri gelmeye başladı.Genellikle hepsi müşteriydi. Benim aradığım bu değil. Ben iş için birini arıyorum, bana çalışabilecek birini. Şu ana kadar sadece iki kişi geldi iş için ve uygun tip değillerdir. Eğer uyuşturucu satıcısı olacaksanız masum bir tipiniz olmalı ki polisler şüphelenmesin. Bir süre sonra iş için biri daha geliyor. Kısa boylu ve masum bir tipi var. Tavır ve hareketleri tedirgin ve korkakça. Tipinde bir sorun yok ama bu işi kıvırabilir mi bilmem.

Zayn: Hey, bu çocuk işi değil. Yakalanırsan sadece senin değil benimde başım derde girer.

''Yakalanmak gibi bir düşüncem yok. Paraya ihtiyacım var ve eğer yakalanırsam sadece burada değil hiçbir yerde çalışamam.''

Cebimdeki tozları ona veriyorum. Elimden alıp cebine koyuyor. Elimden alırken ellerinin titrediğini fark etmem hiç zor olmadı. İşi beceremeyecek gibi. Sorun yok, eğer beceremezse gözden çıkarırım. Zor bir şey değil.

Zayn: Barda kimse kalmayınca artan malı ve parayı getirirsin. Paranın dörtte biri senindir. Bu arada ben Zayn. Senin adın ne?

''.....Louis.''

Zayn: Louis...Ben içeri giriyorum. Fiyatları biliyorsun değil mi?

Louis: Evet biliyorum.

Zayn: Polislere dikkat et ve sakın ön kapıya gelme. Anladın mı?

Louis: Anladım.

Söyleyeceklerim bittikten sonra içeri girdim ve barın uzağında kalan koltuklara oturdum. Bugün içmek istemiyorum. Bir süre sonra sıkılmaya başladım ve yüksek tempolu müzik canımı sıkmaya başladı. Barın önü fazla aydınlık olduğundan arka kapıdan çıktım. Şu yeni işi alan çocuğu gördüm. Biraz onu izlemek istedim. Bir süre sonra iki adam geldi. Bağımlı oldukları belliydi ve sanırım biri krize girmişti. Yeni çocuğun konuşmasına fırsat vermeden cebindeki tozu alıp kullandı. Yanındaki sarışın adam ise kendindeydi. Uzun boylu ve kaslı biriydi. Yüzünde sinir bozucu bir gülümseme vardı. Yeni çocuk parayı istediğinde ona parayı verdiler ve para eksik olmalı ki yeni çocuk adamların gitmesine izin vermedi. Seslerini duymak için biraz daha yaklaştım. Sarışın olan yeni çocuğu göğsünden itip ona yaklaştı ve sinir bozucu gülümsemesi daha da yayıldı yüzüne ve şöyle dedi.

''Ödemeyi başka şekilde de yapabilirim. Mesela bu gece seni memnun ederim. Gayet güzel bir yüzün ve güzel bir vücudun var.''

Yeni çocuk adama tuhaf bir bakış attı ve bacaklarının arasına tekme attı. Adam acı içinde bağırdı ve gülümsememe engel olamadım. Ama adam beklemeyeceğim bir şey yaptı ve çocuğu duvara ittirip karnına bir tekme attı ve sıkıca sarılarak kafasını boynuna yaklaştırdı.

''Şurada tatlı tatlı konuşuyorduk ama sen zor olanı seçiyorsun'' 

Dedi ve boynuna bir öpücük kondurdu ve hızla karnına az öncekinden daha sert bir tekme attı.Yeni çocuk karnını tuttu ve öksürerek yere çömeldi. Adam tekrar saldıracak iken daha fazla duramadım ve yanlarına gidip adama bir yumruk attım. Karşılık vermesine zaman kalmadan tekrar bir yumruk attım ve dizimi karnına geçirdim. Yanındaki tıfıl adam koşarak kaçtı ve arkasından da sarışın adam kaçtı. Yerde karnını tutan çocuğun yanına geldim ve eğilip yüzüne baktım. Çocuk çok fazla acı çekiyor gibiydi. Adam çok güçlüydü, tekniği olmasa da gücü vardı ve yeni çocuğun zayıf ve dayanıksız bir bedeni olduğu belli oluyordu. Sanırım hastaneye götürmek zorunda kalacağım.

Zayn: Hey, kendinde misin?

Louis: Siktir! Parayı alamadım!

Bu dediğiyle şaşkın yüz ifadem 50 metre öteden belli olabilirdi. Şu an durumu ciddi olabilir ve parayı alamadığına mı üzülüyor?! Her neyse, hastaneye gitmeliyiz. Kahretsin, bugün arabayla gelmemiştim.

Zayn: Bir taksi çağırıyorum, birazdan gelir hastaneye gideriz.

Louis: Deli misin sen?! Benim ne hastaneye ne de taksiye verecek param yok! Zaten işi de batırdım. Kahretsin, beceriksizim tekiyim! En büyük aptalım.

Şaşkınlığım daha da artıyordu. Böyle bir durumda bunları mı düşünüyordu. Duvara tutunarak ayağa kalktı ve karnını tutarak yavaş adımlarla gidiyordu. Çok geçmeden yere yığılıp kalmasıyla onu tutmam ve hastaneye gitmemiz bir oldu.

Hastaneye geldiğimizde bir doktor ve hemşire ilgilendi. Sonra yanıma doktor geldi.

Doktor: Hastanın yakını sizsiniz değil mi?

Ne diyebilirdim ki.. Kafamı salladım.

Doktor: Bakın, açık konuşacağım. Hastanın bedeni çok dayanıksız, en küçük darbede yığılıp kalabilecek derecede .İyileşmesi için ilgi ve düzenli bir hayat lazım. Eğer iyileşmezse arkadaşınızın durumu daha da kötüye gider. Grip gibi önemsiz hastalıklar bile arkadaşınızı ölüme sürükler böyle bir durumda. Şu an odada uyuyor, yarın sabah çıkabilirsiniz. İsterseniz boş odalardan birinde yatabilirsiniz bu gece.

Zayn: Teşekkürler.

Bazen gerçekler yüzüne böyle çarpar işte. Benden daha büyük dertleri olan kişilerde var. Eğer onun yaşadıklarını ben yaşasaydım kaldıramazdım. Hastalık.... İnsanlar zaten öleceğini bilerek yaşıyor ama hastalık daha kötü. Sanki sana şu an ölebilirsin der gibi ve bir sürü zorluk var, acı çekiyorsun. En ufak darbede yığılsaydım ben çoktan ölmüştüm. Doktor ne demişti, ilgi ve düzenli hayat gerekiyordu. İlgi olsaydı çoktan iyileşirdi, demek ki o da benim gibi yalnız. Göğsümde tuhaf bir şey hissettim, rahatsız eden. Beynim yorulmuştu sanki. Sanki ilk defa beni anlayabilecek biri çıkmıştı karşıma. Benim hissettiklerimi hissettiğinden eminim. Yapmacık değil, bütün duygular ve yaşananlar gerçek. Paraya ihtiyacım var dedi, neden ki.. Hastalığını bile düşünmedi, sadece parayı düşündü. Ne yapacaktı ki parayla... Hayatıma dahil olacakmış gibi hissettim. İlk defa biri için düşünüyordum, birini umursuyordum. Başım ağrımaya başladı, boş odalardan birine gittim ve yattım. Kafamı boşaltmam, dinlenmem gerekiyor.

Louis

Gözlerimi açtığımda kendimi hastane odasında buldum. Buranın parasını asla ödemeyeceğim. Bir sürü gereksiz masraf. Her bayılan insan hastaneye geliyor sanki! Oda karanlık, karanlıktan hoşlanıyorum. Sessiz ve sakin. Hiç kimse yok- du kimse yoktu. Kapım açıldı ve içeri hızlı adımlarla biri girdi. Kıyafetinden de anlaşıldığı gibi doktor değil. Oturduğum yerde biraz dikildim. Beni fark ettiğinde önce baktı sonra ise samimi bir şekilde gülümsedi. İnsanların bana içten gülümsemesine alışkın değilim.

''Hasta mısın?''

Louis: Hayır, hastane yataklarından hoşlanıyorum.

''Ben ciddiydim.''

Louis: İnsan hastaneye ne için gelir?

''Birilerinde kaçmak için olabilir mi?''

Dedi gülümseyerek. Bu dediği beni korkuttu. Birilerinden mi kaçıyordu ve benim olduğum odaya mı girmişti?

''Korkmana gerek yok. İzimi kaybettirdim.''

Gülümsemesi soldu ve yanımdaki boşluğa oturdu.

''Hastalığın ciddi mi?''

Louis: Sanırım evet.

''Hastaneye mi yatacaksın?''

Louis: Hayır. Aslında ölmek istiyorum ama yapmam gereken bir şey var. Onu yapmadan ölemem. Ölmeden önce duymak istediğim bir şey var.

''Kadere inanır mısın? Bence karşılaşmamız kader. Bende ölmek istiyorum ama istediğim bir şey var. Onu elde etmeden ölemem. Pişmanlık duymak istemiyorum. Ben gidiyorum, eğer kaderde varsa yine karşılaşırız. Bir daha ki karşılaşmamızda adını bilmek isterim.

Louis: Louis.... Louis Tomlinson.

''Ben de Liam, Liam Payne.''

Hayat YorgunuOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz