78. BÖLÜM ♦ I. KİTAP SONU

Magsimula sa umpisa
                                    

" Arzu Hanım'la aranız pek iyi değil. Sebebi ne?" diye sordum. Uzun zamandır sormak istediğim ama bir türlü soramadığım bir meseleydi. Hazır konusu da açılmışken sormadan edememiştim. 

Önce büyük bir kahkaha attı sonra konuşmaya başladı. "Arzu beni kıskanıyor da ondan" dedi aynı neşesiyle. 

"Kıskanıyor mu?" diye sordum şaşırarak. Arzu Hanım'ı kıskanan çoğu kadın olduğunu tahmin etmek zor değildi, ama onun birilerini kıskanıyor olması beni şaşırtmıştı. 

"Arzu benim hanimumdu. Yani Erkmen konutunda öyleydi. Arzu, Buse kizum melek olduktan sonra kendini bir süre toparlayamadu. Hastanelerde kaldu. Hakan'a, Kerem'le birlikte ben baktum. Kerem'den hiç ayirmadum. Arzu'dan daha fazla vakit geçirduk. Hakan evi terk ettiğinde de beni yanina çağırdi, kabul ettum. Ama Arzu etmedi. Murat denen mendeburun yanında kalmayı tercih etti. Şimdi de oğluni benden kıskaniy. Hakan'la daha çok vakit geçirdum diye, sinirini, öfkesuni benden çıkarmaya çalişiyor." dediğinde kalbimde bir noktanın sızladığını hissettim. 

Murat Erkmen zorla tutuyor olmalıydı Arzu Hanım'ı. Yoksa o evde, o adamın yanında bir dakika bile durmayacağını biliyordum. Üstelik oğlunu asla yalnız bırakmayacağını da. Bu işi Hakan'la konuşmam gerekiyordu. Onun annesiydi ve zor durumdaydı. Onu yalnız, tek başına, o adamın yanında bırakmamalıydık. 

"Yemekler pişedursun, ben kalkayum artik." dediğinde ayağa kalkıp kapıya doğru ilerlemişti. Onu yolcu etmek için peşinden gittiğimde durup bana döndü. Derin bir nefes alıp konuşmaya başladı.

" Size iyi eğlenceler olsun. Bir gün ben yanında olmasam bile, aynı bugünlerde durduğun gibi güçlü bir kiz olarak kal olur mu? Bir de o arkadaşın Aylin, ona belli etmedum ama gelinim olsa çok sevinirdum. Ben öldükten sonra, bu dediklerimi dersin benim kotkafaliyle, güzel gelinime. Kendine hep iyi bakasın yavrum. Kerem'im, Hakan'ım, bu yerler hepsi sana emanettur ha. " derken avuç içini yanağıma koymuştu. Yüzünde hiç bir zaman göstermekten çekinmediği sımsıcak gülümsemesi vardı. Anne gibi. 

"Nasıl konuşmak o öyle" dedim sitem edercesine. "Sen bana lazımsın. Olmayan annemin yerine koydum ben seni. Ölüm falan, öyle konuşma ne olur" derken ona sımsıkı sarıldım. Bıraksam dedikleri gerçekleşecekmiş gibi, kollarımı bir türlü ondan ayıramadım. 

" Her şey kader Ezgi kizum. Saniye sonrasının garantisi yok. Ölmem desem yalan olur, ölürüm desem de sizi üzerum. Ama insan hisseder bazi şeyleri. İçimdeki sikinti gittikçe büyüyor. Eğer hissettiğum gibi bir şey olursa, Kerem'im sizlere emanettir. Bakma boyuna posuna, uşaktır daha. " dediğinde beni kendinden ayırıp, gülen yüzünü soldurmadan evden çıktı. Arkasından sadece bakakaldım. Öleceğini hissetmişti. Tıpkı benim gibi. Ensemden aşağı soğuk bir ürperti yayıldı. Ellerim titremeye başlarken, kendimi tekrar koltuğa bıraktım. 

Hakan'ın sesini duymak istedim. Hemen telefonumu alıp onu aradım. Aradığımda henüz ilk çalışta cevap verdi. 

" Güzelim" diyerek açtı telefonu. Sesini duyduğumda huzurla bir iç çekip, gözlerimi kapattım. Yanımda hayal ettim onu. Duyduklarımın ve hissettiklerimin ağırlığı onun sesini duymamla hafiflemişti. 

"Ne zaman geleceksin?" diye sordum direkt. Yanımda olmasını ve ona sımsıkı sarılmayı istedim o an. Sesini duymam yeterli diye düşünürken, şimdi yanımda varlığını hissetmeyi istiyordum. Söz konusu Hakan olduğunda açgözlülüğümün sınırı yoktu. 

"Bir şey mi oldu, Yusuf'a haber vermemi ister misin?" dedi telaşlı sesiyle. Hatta yanındaki birilerine benim hakkımda bir şeyler demeye başlamıştı bile. 

"Hayır, hayır" dedim onu durdurmak için. "Bir şey olmadı. Özledim sadece"  Şu anki endişeli ifadesini tahmin edebiliyordum. Hayal ettikçe gülesim geliyordu. 

KARANLIK ŞEHİRTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon