Onunla birlikte yürümeye devam ederken gelen birkaç sesle ve bunun üzerine hissettiğim korkuyla gözlerim dolmuştu. Jungkook da sesleri duymuş olacak ki bileğime sardığı elini sıkılaştırmış ve adımlarını hızlandırmıştı. "Sakin ol."

Hafifte olsa korkudan titremeye başladığımda Jungkook bunu hissetmiş olacak ki bileğimdeki elini elime indirip sıkıca kenetlemişti. "Sakin ol diyorum, anlamıyor musun?" Kaşları çatık bir şekilde anlık olarak bana bakıp geri önüne döndüğünde, "Elimde değil." Demiştim sessizce.

Tam da o dakika köşeden dönen bir zombiyle Jungkook ile aynı anda adımlarımızı durdurmuş ve olduğumuz yerde sessizce durmaya başlamıştık.

Jungkook un belindeki tabancayı tutan eli sıkılaşırken benim titremem şiddetlenmiş ve tutamadığım bir damla gözyaşım gözümden yanağıma doğru akmıştı.

Korkuyordum. Bağışıklık taşısam da onlardan deli gibi korkuyordum. Çünkü çok korkunçlardı ve ısırdıklarında canımı çok acıtmışlardı. Bunlar yine tekrarlanır diye çok fazla korkuyordum.

"Titremeyi kes, beni de tedirgin ediyorsun." Jungkook tekrar sert bir tonda konuştuğunda ağlama istediğimi bastırmak amacıyla dudaklarımı birbirine bastırmıştım.

İşte tam o an da ağzımdan kaçan bir hıçkırıkla zombinin tüm dikkati üzerimize çekilmiş ve aynı dakika hızlı bir şekilde üstümüze koşmaya başlamıştı.

Garip sesler eşliğinde üstümüze koşarken Jungkook un sessizce, "Sikeyim." Dediğini işitmiş ve hemen ardından belindeki tabancayı bize doğru koşan zombiye doğrultup hiç düşünmeden sıktığına şahit olmuştum.

Zombi daha yolun yarısındayken göğsünden yediği mermiyle yere düşerken Jungkook, bu zamana kadar gördüğüm en sinirli yüz ifadesiyle bana doğru dönmüştü.

Fakat gördüğü görüntü yüzünden olacak, ifadesi anlık olarak yumuşamıştı. Çünkü gözümden yaşlar akıyor, vücudum titriyordu.

"Hey, iyi misin?" Hâlâ kaşları çatık olsa da yumuşak bir tonda sorup yüzüme bakmaya devam ederken çantasının yan cebinden su şişesini çıkarmış ve bana uzatmıştı. "İç şunu."

Titreyen elimle şişeyi alıp kapağını açmış ve birkaç yudum içtikten sonra geri ona vererek gözyaşlarımı silmiştim. "Teşekkür ederim." Zayıf bir tonda konuştuğumda baş hareketiyle önemli olmadığını belirtmişti.

"Korkuyorum dediğinde bu kadar olduğunu tahmin etmemiştim." Ciddi bir tonda konuştuğunda akan burnumu çekip sabah Eponin in verdiği ceketin içinde küçülmüştüm. "Özür dilerim."

"Neden özür diliyorsu-" Birden gelen yüksek seslerle Jungkook lafını yarıda kesip hızlıca başını arkasına çevirmiş gördüğü şeyle "Siktir." Demişti sadece.

Ben de merak ve korkuyla onun baktığı yere baktığımda damarlarımdan kanın çekildiğini hissetmiştim çünkü bir grup zombi düşe kalka bize doğru koşuyordu.

"Muhtemelen silah sesine geldiler." Jungkook hızlıca konuşup tekrar silahını doğrultmuş ve ateş edip birkaç zombiyi daha devirmişti.

Fakat onlarla baş edemezdi çünkü çok kalabalıklardı. O da bunun farkına vardığında hızlıca tekrar elimi tutup başlangıç noktasına doğru koşmaya başlamıştı.

Diğerlerine nazaran biz başlangıç noktasına daha yakındık ve tahminimce kısa bir sürede oraya varabilirdik. Tabi arkamızdaki yaratıkları atlatabilirsek.

"Telsizimi çıkart."

"Ne?" Titeyen sesimle Jungkook un dediğine karşılık nefes nefese konuştuğumda, "Telsizimi çıkart!" Diye sertçe emretmişti tekrar.

20 DAYS / TAEKOOKजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें