Birlikte yürümeye başladıkları sırada Scott da eşlik etti onlara. Bakışları hala insanların üzerindeydi. Gözleri kadının birinde durdu. Kıyafetlerini gördüğünde yüzünü buruşturdu ve adımlarını hızlandırıp Chris ile Carly'e yetişti. Birlikte kendi yerlerine ulaştıklarında Carly, Chris'in kolundan çıktı ve oturdu. Chris ceketinin düğmesini çözüp kendi yerine, Scott da hemen kardeşlerinin ortalarına kuruldu.
Chris, kardeşlerinin söylediklerine kulak verip biraz daha rahat hissetmeyi istedi ama bunu başaramadı. Bunun üstünde durmadı ve gözlerini sahneye çevirdi. Devasa ışıklandırmalı bir kafes vardı sahnede, Chris bunun büyük ihtimalle birazdan kalkacağını düşündü. Bu kafesi kaldırmak için gerekli olan mekanizmayı ve tekniği de düşündü. Gittikçe daha da saçmalaşan düşüncelerini fark ettiğinde gözlerini sahneden çekti.
Yanına sarı saçlı ve uzun boylu bir kadın gelip oturdu. Oldukça sinirli gözüküyordu. Chris kadının bu tavrına bir anlam veremese de bakışlarını ondan çekti. Sarışın kadın gözünden güneş gözlüğünü çıkarıp bir bacağını diğerinin üstüne attı. Daha sonra çantasından telefonunu çıkarıp hızla bir numara tuşlamaya başladı. Hareketleri o kadar hızlı ve fevriydi ki Chris yeniden ona bakmadan edemedi.
Deri pantolonu, siyah büstiyeri, siyah salaş ceketi, ayaklarındaki pahalı olduğu her halinden belli olan tek bant ayakkabıları ve kollarında bir servet değerinde olabilecek takılarıyla çok şık bir kadındı. Ama o kadar sinirliydi ki Chris onu neyin bu hale getirdiğini merak etti.
Kadını gereksiz yere uzun incelediğini fark ettiğinde bakışlarını ondan çekti ve yanındaki kardeşine çevirdi. Başını çevirdiği anda yüzüne bir flaş patladı. "Scott." Diye dişlerini bastırarak konuştu. "Keser misin şunu?"
"Gül biraz." Dedi ve telefonunu yeniden kaldırdı Scott. Chris de bu faslın hemen bitmesini istediği için hafifçe gülümseyerek poz verdi. Sonra da bu fotoğraf işine yanındaki kadın ile muhabbet etmeye başlayan Carly'i de dahil edip birkaç farklı pozda daha fotoğraf çekildiler. Scott çektiklerinden memnun olduğunda iki kardeşini de serbest bıraktı.
"Bu çok iyi, bunu paylaşacağım." Scott gülümseyerek telefon ekranına bakıyordu. Chris de fotoğrafa bir bakış attı, güzel olduğuna kanaat getirdiği anda başını salladı.
"Sonunda." Yanındaki kadının sesini duyduğunda dikkati istemsizce oraya kaydı. Kendi saatini incelerken bir yandan kendine engel olmaya çalışsa da kadının sözlerini dinliyordu. "Herkes burada ve hazır, sen hala yoksun. Beni çıldırtmaya mı çalışıyorsun? Harry bile geldi!"
Kadın bir süre sessiz kalıp karşı tarafı dinledi. "Ne?" Dedi şaşkınca. "İyi misin?"
Kadının derin bir nefes aldığını, gözlerini kapatıp karşı tarafı dinlediğini gördü. Şakaklarını ovaladı ve sıkıntılı bir ses tonuyla konuştu. "Yürüyebilecek misin?"
Bir süre karşı tarafı dinledi. Sonra derin bir nefes aldı. "Pekala, elinden geldiğince çabuk ol. Ben de şovu senin için ne kadar geciktirebileceğime bakayım."
Görüşme sonlanana kadar Chris tüm dikkatini kadının telefon konuşmasına verdiğini fark etmemişti. Normalde böyle bir şey yapmazdı ama oldukça sıkılmış ve daralmıştı. Yakınlarındaki tek ilgi çekici şey bu kadının telefon görüşmesiydi. Yine de bunun doğru olmadığını düşündü. Karşı sırada gördüğü kadın ona gülümsediğinde küçük bir tebessüm ile karşılık verip bir baş selamı verdi.
أنت تقرأ
𝐀𝐑𝐂𝐎𝐁𝐀𝐋𝐄𝐍𝐎 • 𝐂𝐡𝐫𝐢𝐬 𝐄𝐯𝐚𝐧𝐬
أدب الهواةKadın fırtınalı bir yağmur olsa da adamın hayatında güneş gibi parladı. Adam güneşli bir gün olsa da kadının hayatında şiddetli bir fırtınadan farksızdı. Önce sert bir fırtına esti, gök ağladı. Sonra güneş açtı, yeniden parıldadı. İç içe geçmiş birb...
•A1•
ابدأ من البداية
