13.BÖLÜM: DOĞRULUK PAYI

Start from the beginning
                                    

"Neyi?"

"Doğruyu."

"O benden dinlemek istedi." Senin aksine.

Gözlerini gözlerimde ayırmadan, "Yani anlattın." Diye mırıldandı ve ona karşılık sessizce kafamı salladım. Bu konuştuklarımızın onun da canını yaktığını biliyordum ama hala dinlememek için ısrar etmesini anlamıyordum.

"Başka diyecek bir şeyin yoksa onun yanına gidiyorum." Ellerimi göğsümde bağdaştırdım ve tepkisizce onu izledim. Ela gözlerinin irisleri parlıyordu karanlıkta. Umutsuzca kafasını iki yana salladı ve benden önce davranarak arkasını döndü ve ilerledi. Arkasından izlememek için hızla çadırın içine girdim ve uyuyan Kasım'ın yanına uzanarak yan profilini izlemeye başladım. Bir süre sonra ağzından küçük küçük nefesler vermesiyle, "Artık uyuduğuna göre beni gizlice dinleyemezsin." diye mırıldandım. "Özür dilerim... Her şey için." Ve omzuna başımı koyarak gözlerimi yumdum.

Sabahın ilk ışıkları çadırın şeffaf örtüsüyle yüzüme süzerken gözlerimi kırpıştırdım ve ellerimi gözlerime güneşin gelmesin diye engelleyerek etrafa bakmaya çalıştım. Çadırın içinde yalnızdım. Ayağa kalkarak yanıma aldığım çantamın içini açtım ve yeşil, uzun kollu bir crop ile siyah eşofmanımı giyindim. Saçlarımı açık bırakarak çadırdan çıktığımda ortalıkta dolaşan bazı kişiler vardı. Biraz uzağımızdaki Miray ve Enes'in çadırı da açıktı. Sabah kahvaltısı için gitmiş olmalıydılar.

En büyük çadırın içine doğru girdiğimde tahminimin doğru olduğunu ve dünkü akşam yemeği yediğimiz masada hepsinin koyu bir sohbette olduğunu fark ettim. Masanın üzerini açık büfe gibi serpiştirdiklerinden kendime tabldot almadım ve direkt yanlarına giderek masaya oturdum. "Günaydın."

"Günaydın." Dedi Kasım gülümseyerek. Elindeki plastik bardakta buharı tüten içeceğinden bir yudum almıştı. Daha sonra dili yandı ve yüzünü buruşturdu.

"Aptal," diye mırıldandım, bana çoktan hazırladıkları tabağa masadakilerden doldururken.

"İyi uyudun mu Feda? Gece bir rüzgar başladı, uğultusu hep kulaklarımda dolaştı benim. Yemin ederim, uyutmadı bir..." Miray kaküllerini düzeltip kafasını iki yana salladı. Saçlarını iki yandan örmüştü.

"Geceleyin benim dibimde davul çalsalar uyanmam ben. Hiç duymadım valla..." dedi Enes gülerek.

"Onu biliyorum canım... Horul horul uyurken seni uyandırmaya çalıştım, tık yok. Ölü gibisin uyurken."

Hafifçe kıkırdarken Kasım yandan bana döndü birden, kafamı sallayarak anlamadığımı belirttin. Tekrar masaya dönerken, "Çadırda yoktun bir ara..." diye mırıldandı. Masanın üzerindeki peynirlerden tabağıma koyuyordu. "Neredeydin?"

Yutkundum ve gülümsedim, bir dilim daha peynir bırakacağı elini hafifçe ittirdim. "Beni de rüzgar uyutmadı." Dedim. "Dolaşmıştım biraz." Kasım'a dönerek gözlerine bakarken bir anda ona ters gelen yerdeki yeşil zeytine ulaşmak için bana doğru eğildi. Kendimi ve göz temasımızı bozmadan, "Ayrıca... Özel işlerim olabilir. Biriyle gizlice buluşabilirim ve hatta bu kampta sevmediğim birini öldürmek için ormana doğru kaçırmış olabilirim. Bu kampa gelmek için evine bile gidip seninle barışmışımdır belki de..." diye gözlerimi iri iri açtım. O buna sıradan bir şekilde göz devirirken benim son cümlem mideme tekme tokat girişmekle meşguldü. Her yalan içinde biraz doğruluk payı bırakıyor muydu? Benimkinde kati bir kural olmalıydı.

"Ne yani?" dedi. "Sen mükemmel bir katil olduğunu mu kanıtlıyorsun?"

"Onu bunu bilmem de... Sen baya iyi bir kurgucusun." Diye mırıldandı Miray gülerek. Enes de buna kafa salladı ve ekledi. "Avukat da..." Kaşlarını çattı. "Olacaksın işte... Aman sizde! Cümlemi bozmakta üstünüze yok."

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Apr 20 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

GECENİN ORTASIWhere stories live. Discover now